26 Şubat 2013 Salı

Mantar evim.....

 Evim burada konuşlandı bakalım. Kitap okuyan kız kitapların arasına yakışır gibime geldi de....


 Maskenin gözünden.....

 Meşe palamudu saksılar...





 Bank kablo ve maket ahşaplarından....

Yapım aşamasından bir foto....Böyle böyle yükseldi binamız...

En altta fotoğrafını verdiğim mantar ev ne zamandır aklımdaydı. Bu hafta sonu iş arası gidip gelip yaptım evimi. Dün de çevre düzenlemesi....

Evin ana malzemesi mantar ve çıtalar. Aslında daha çok mantarım var sanıyordum ama ucu ucuna yetti malesef. Tez zamanda bol mantar kaynakları bulmalıyım...Çıtalar uçurtma çıtası.

Mantarları ikiye kestim, fotoğraftada görülüğü gibi önce çıtaları sonra da mantarları yapıştırdım. Sıcak silikon kullandım yapıştırma işinde. Çatıda ise bir mukavvayı yapıştırdım önce. Üzerine de dilim dilim kestiğim mantarları....Biraz kusurlarım oldu bu aşamada. Üstten başlamıştı ama alttan olmalıydı. Sıcak silikonu sökemedim....Neyse çok çaktırmadı...

Daha öncedeh çocuklara ahşap puzzle matekler oluyor onlardan almıştım. Düz plakaların içinden parçalar çıkartılıp birleştiriliyor. Onların artık parçalarını atmamıştım doğal olarak. Kapımız onlardan bir parça işte.

Saksılar meşe palamudu, bank ise kablo ve yine maketlerin artık parçalarından...Bu aşamada bitirecektim aslında çok boş ve cansız göründü gözüme. Saksılara çiçekler ektim, banka da kitap okuyan bir kızımız...Kız da eski bir toka aparatı....

25 Şubat 2013 Pazartesi

Fotoğraflar....

 Gül dalındaki yağmur damlaları...En yakından çekim...




Bu kediş hep buralarda. Daha da yakından çekecektim ama kaçtı....

Cumartesi günü bahçede çektiğim kareler...

:(((((


Hani bahsetmiştim kiralık dairemizden orayı 15 gün kadar önce bir hanım kızımıza kiraya verdik. Ablasıyla birlikte 3 gün temizliklerini yapıp yerleşip Antalya'ya gittiler. 3 hafta tatili varmış. Dün gece Devrim alt kattan yukarı çıkarken borudan su geldiğini farketmiş. Yukarı bir çıktık ev göl....

Mutfak (mutfak salon bir) ve koridor en az 10 cm suya batmış. Lavabonun altındaki metal su borusu nasılsa delinmiş ve resmen damlaya damlaya 9 günde doldurmuş odayı....Tabiki kısa bir şok ve hızlı tahliye....Bir taraftan suları tahliye ettik bir taraftan halıları-minderleri kaldırdık. Çekyatlarının altına yükselti koyduk falan...Tüm gece üst katta cebelleştik yani....Bir de ben hiç düşünmemiştim bile uğraşırken Devrim'in de azıcık geç aklına geldi yerde kablo varmış ki allahtan fişe takılı değilmiş.....

Nasıl bir aksiliktir. 2 hafta ev boştu biz o kadar temizlik-badana yaptık boruda tık yok. Kızlar 3 gün oradaydılar gene bi şey yok. Gittiler arkalarından ev bu hale geldi. Nasıl canım sıkıldı anlatamam. Hani benim başıma gelse çok üzülürüm ama bir başkasının evi olunca daha fenaymış....Aramadık da kızı. Devrim "nasıl olsa birşey yapamayacaklar. Tatilde canı sıkılmasın" dedi.

İşin komik tarafı set üstü ocakları için tezgah hazırlamıştık Devrim  yerleştirecekti ben de onlar yokken içeri girmek istemedim gelince halletmesini istedim. Ah azıcık meraklı bir kadın olsaydım diye epey hayıflandım dün gece....

24 Şubat 2013 Pazar

Bahar havası....

 Bana boyada yardım eden Deniz bir ara oyuncağını boyadı, sonra pişman olup temizleyelim diye tutturdu...Yağlı boyayı hemde.....

 Piknik soframız, ah bir de domatesler çıksa....

 Devrimle annem budama yapıyorlar....

 Soframızdan....


Ege'nin havası iyice ılıdı bu aralar. Dün yağmurluydu ama bugün pırıl pırıl bir güneş vardı tepede. Zaten bu haftayı bahçeye ayırmıştık çok çalıştık 2 gündür. Dün arka taraftaki asmamıza güzel bir çardak yaptık. Yağmur vardı ama yine de niyetlendiklerimizi hallettik.
Bugünse ön taraftaki çardakların anti pası ve asmaların budanması halledildi. Devrim annemi de çağırdı. Kadının işi varmış o da güzel havada terasındaki çiçeklerini düzeltecekmiş. Ama Devrim "benim yarın mesaim var sen yarın da yaparsın" deyip kadıncağızı getirdi...Şimdi O'nu bırakmaya gittiler eve....

Dün akşam oğluşlarla hamurişlerimizi de hazırlamıştık. Ispanaklı börek, peynirli poğoça, portakallı-kakaolu kek, kurabiye ve haşhaşlı revani..Biraz çeşidi abartmışım sanki ama hafta içi beslenmelerine de koyarım diye.....Malum artık kesintisiz okuldalar ya beslenme veriyorum yanlarına artık.

21 Şubat 2013 Perşembe

Dilim odundan bardak altlıkları


 Dilim odundan yapılmış yeni bardak altlıkları. Neden böyle yanık yanıklar...Canavarın bıçağı eskimiş:)) Sonuç pek bir güzel tabiki...

 Üsttekiler sadece zımparalanıp verniklenenler. Alttakileri dekupaj deneyeyim dedim olmadı....Peçeteden zaten umudum yoktu ama yanık zeminde nasıl durur merak işte:)) Dekupaj kağıtları da pek hoş olmadı. Tersleri yukarıdakiler gibi görünüyor ama....

20 Şubat 2013 Çarşamba

Acı Çikolata......


Kanadalı araştırmacı gazeteci Carol Off tarafından yazılmış bir araştırma Acı Çikolata. Taa 1500'lü yıllardan başlayarak kakaonun hikayesi var kitapta. Kitap temel olarak sömürülen kakao işçilerinin durumunu ortaya çıkartıyor. Yüzyıllardır bu konuda araştırma yapan insanlar, savaşlar, büyük tekellerin ne pahasına olursa olsun yaptıkları.....Ve özellikle de çocuk işçiliği......

Kakaoyu üreten insanlar, çikolatayı hiç tatmamış üstelik. Çünkü onu alacak paraları yok. Oldukça ayrıntılı bilgi vermesine karşın rahat okunan bir kitap. Çikolatanın yolculuğunu merak edenlere tavsiye edebilirim rahatlıkla.....

Keyifli bir etkinlik....





O bir anne hobisever bloglararası bir etkinlik başlatmış.....Hem katılan arkadaşların bloglarını tanıtıyor hem de etkinliğin sonunda eşleştirme ile hediyeleşmeye vesile oluyor. Katılmak isteyenler buraya bir gözatabilirler.....

Deniz kokulu kitap.....





Pastalin bloğunun sahibi Aylin çok hoş bir kitap çekilişi düzenliyor. Denizi sevenler buraya lütfen......

18 Şubat 2013 Pazartesi

Gündoğumu





Çocukların okul durumları nedeniyle erken kalkıyoruz ya artık güneşin doğuşunu görebiliyoruz. Bunları da geçen hafta içinde çekmiştim. Biraz makinanın ayarlarıyla oynayarak tabiki.....

Kitap hediyeleri...



Kitap Kurdu Böjük şubat ayı çekilişini başlatmış. Kimbilir belki bu kez bana çıkar:))))

Okuduklarımdan.....


Son kitap alışverişi ganimetlerimden Altın Kafes. 2003 Nobel Barış Ödülü sahibi Shırın Ebadı tarafından yazılmış öykü İran'da geçiyor. Yazar kendi arkadaş çevresinden bir aileyi kaleme almış ve belli bir dönem İran'ının da çok güzel resmetmiş bence....

"""Ayrı ayrı hepsinin tutkuları, zayıf tarafları olan, yaşadıklarıyla bizlere iran'da son otuz yıl içerisinde olan biteni tüm açıklığı ile anlatan, etten, kemikten gerçek insanlar... -Sigmund Ginzberg- La Republica Gazetisi- Kiraz ağaçlarının gölgesinde geçen miskin yazlar, korsinin etrafında geçen, tereyağlı helvaların tadı ve Avrupai tartışmalar. İşte, Şirin ile Pari'nin aileleri arasında çok değerli bir arkadaşlığın doğmasına vesile olan güzel gelenekler. Ama İslam devrimi birden her şeyi alt üst eder, Pari'nin artık adam olmuş üç erkek kardeşini farklı yollara savurur, onları birbirlerine düşman eder, iki kız arkadaşın hayatlarını büyük tehlikeye atar. Altın Kafes'in gerçek hikayesi, on-yirmi yıl içerisinde, anne babaları çocuklarına, kardeşleri kardeşlere düşman eden, milyonlarca insanın göç etmesine sebep olan tarihi ve siyasi olayların kurbanı olan birçok İranlı ailenin hikayesidir. Bu ailelerin hikayesinin yanı sıra kitapta, monarşinin son günlerinden, Ahmedinejad'ın iktidara gelişine kadar olan dönemdeki tarih de aktarılmıştır. Bir roman kadar derin olan olaylar aynı zamanda yaşanan skandalın bir haykırışı, duyurusudur: Shirin Ebadi'nin kişisel ve meslek hayatı ile ilgili olan Pari'nin ailesinin yaşadığı trajedi, aslında bütün bir halkın trajedisidir"""


Aslında kitabın ismi ipucunu  veriyor. Babası tarafından 4 yıl boyunca tacize uğramış bir kızın hikayesi. Bu durumu bir kriz anında açıklıyor ama kaleme alması için 40 yıl geçmesi gerekiyor.  Olayı açıklamasının ardından yaşadıklarını yazdığı kısımda bir ara kopsam da günün gerçeği olan ve malesef hasır altı edilen bir hikaye. Ve en çarpıcısı da annenin bu durumu görmezden gelebilmesi....

"""Iris sırrını açıkladığında daha 14 yaşındaydı. İki gün sonra babası alnına tabancayı dayayarak intihar etti. Bir kız enstitüsüne gönderilen İris, bir daha asla bu konu hakkında konuşmadı. Ta ki, 40 yıl sonra Yeni Zelandada bir televizyon kanalında ensest üzerine bir program görüp kendi hayat hikâyesini kaleme almaya karar verinceye kadar... Ensest üzerine yazmak ya da konuşmak hâlâ bir tabu olarak görülüyor. Son istatistiklere göre ensest daha yaygın bir hale gelmesine rağmen (sadece İsviçrede 45000 vaka kaydedilmiştir), kurbanları, yaşadıkları acıları ve yüzkarası utançları insanlarla paylaşmaya cesaret edemiyor. Günümüzde bile bir baba işlediği insanlık suçundan habersiz kızına yıllarca tecavüz ediyor ve kimsenin ruhu duymuyor.Iris Galey hayatını kötü bir karabasan gibi etkileyen kirletilmiş çocukluğuna götürüyor bizleri. Çaresizliğini, ümitsizliğini ve sevgisizliğini ışığa tutarak hem hissetmek istiyor, hem de hissettirmek.Iris Galey, 1926 yılında İsviçrede doğdu. 9 yaşında ailece İngiltereye göç ettiklerinde babası onu dört yıl boyunca seks kölesi olarak kullandı. Babasının ölümünden sonra İsviçreye dönerek bir kız enstitüsüne yazıldı. İlk evliliğinde psikolojik tedavi görmek zorunda kaldı. Sonra bir evlilik daha yaptı ve Yeni Zelandaya göç etti. Uzun bir uğraştan sonra ortaya çıkardığı ilk kitabı Babam Öldüğünde Ağlamadım haftalarca kitap listelerini altüst etti. 1990da hayat hikâyesinin devamı olan Ruh Tecavüzcüsü yayımlandı. Iris Galey dünya çapında faaliyetlerini sürdüren Ensest Survivors hareketinin de bir katılımcısıdır."""





Hitler ve yaptıkları ile ilgili o kadar hikaye okuyunca bu kitabı da okumak istedim. Amerikan İstihbarat Örgütü OSS'nin gizli raporunun bir özeti. OSS, 1943 yılında psikanalist Walter C. Langer'dan Hitler hakkında bir rapor hazırlamasını istemiş ve Langer 11 bin sayfalık geniş kapsamlı bir çalışma yapmış. İlginç bir kitap. Ailesi, arkadaşları, kardeşleri ile de görüşülmüş.  Böyle kitaplara her zaman "?" ile bakarım ben. Yanlı çalışılmış olabilir sonuçta. Ama yine de Hitler'i ucundan kıyısından tanımak için okunmalı derim....

17 Şubat 2013 Pazar

Hafta sonu Urla ve yine hastalık....

 Dedeleri çocuklara göre çekmiş koltukları, aralarına da girmiş...Birlikte keyif yapıyorlar

 Bu da Deniz sitili...


Araya giren pek çok şeyden karnelerimizi göstermek için bu hafta sonu gidebildik Urla'ya (bu arada karneleri evde unuttuk) Malum bir yere gidilecek oldu mu her hazırlık anneye düşer. Ben de keyifsiz olduğumdan çocuklara götüreceklerini hazırlayıp girişe koymalarını söylemiştim, oyun daha tatlı geldi. Ödevler de unutuldu!!!!
Neyse bugün erken gelindi ödevler halledildi. Daha önce de başıma gelen şiddetli bir karın ağrısı teslim aldı bu hafta sonu beni. O zaman acile gitmiştik, baktılar anlamadılar. Acilde çok da ilgilenilmiyor aslında. Bu kez yine hafta sonu olduğundan acile gitmek istemedim. Resmen kıvrandım. Tüm hafta sonu neredeyse yatay vaziyetteydim. Cumartesi günü ağrılara dayanamamdan biraz ilacı da kaçırdım sanırım, bugün de onun yan etkileriyle boğuştum gibi. Batın bölgesini çıkarıp atsalar müthiş olacak o dereceyim...Şimdi adamakıllı birini bulup neymiş öğrenmeli....

15 Şubat 2013 Cuma

Beyaz servis altlıkları.....


Beyaz ne kadar güzel bir renkse kullanımı da bir o zakar zor bence. Heleki benim gibi servis altklıkları için bu rengi düşünmüşseniz. Hoş ben bunları kendime yapmadım. Elimde çok hoş, parlak beyaz bir ipim vardı onunla örmüştüm. Örmüştüm diyorum ben bunu pek kullanılmayan bir çekmeceye kaldırıp unutmuşum!!!!






Geçen gün birşey ararken geçti elime. 4 tane örmüştüm. Fotoğrafladım (ki yaptığımda fotoğrafını bile çekmemişim) Bir ara da bu servis altlıklarına takmıştım ya o zamanların ürünü. ...

13 Şubat 2013 Çarşamba

Kitabınızı nasıl okursunuz????





Eylül harikalar diyarında mimlemiş beni. Der ki " ne şekillerde kitap okursun"

- En çok yatarak okumayı severim. Salonun ortasına uzanır okurum kitabımı...Bazen çayımı içeceksem koltukta okurum..Ya da tv karşısında okuduğum olur. Kitap sarmışsa beni televizyon hiç etkilemez. O zamanda çoğunlukla masa başında okurum kitabımı (yine elimde suyum-çayım. Dökmeyeyim etrafa dimi ama).



- Otobüs kitap okumak için en uygun yerlerden biri aslında. Malesef beni araba tuttuğundan ben bu zamanları öldürüyorum:(((

- En son aldığım kitap bir tane değil. İlknokta'dan toplu sipariş vermiştim. 19 tane yeni kitabım geldi. 6 tanesi çocuklar için....

- Ben bir Amin Maalouf hayranıyım. Okuduğum tüm kitaplarından keyif aldım (6 tane) Bir de Marlo Morgan'ın Bir çift yürek'i....

- Hiçbir kitabın sonuna bakmam. Arka kapağını okurum, sayfa sayısına bakarım. Ama asla sonunu okumam. Araları okuyamam sanırım sonunu bilirsem....


Kırmızı kedicikler....


Benim kedilerden 3 tane de kırmızı diktim. Elimdeki polarlarla bu kadar çıktı. Aslında ciddi bir kumaş alışverişi yapmam lazım ya tembellik başa bela.....Yeri geldikçe hediye olarak veririm diye düşünüyorum bunları.....
Burada paylaşmıştım daha önce. Burada da anlatımı var....

kitap çekilişi....





Delikitap güzel kitapların olduğu bir çekiliş düzenliyor. İlgilenenler buraya bir tık lütfen....

11 Şubat 2013 Pazartesi

Okulumuzun sistemi değişmiş.....



Bugün Deniz okuldan bir geldi "anne ben artık sabahçı oldum" Nasıl yani? şaka mı yapıyorsun? diyen ben!!!!!

Bizimkilerin okulu tam zamanlı. 9-3 arası okuldalar. Bence oldukça rahat bir sistem. Öğlen yemeğe geliyorlar falan. Ama anladığım kadarıyla (ayrıntısını ancak yarın öğrenebileceğim) başka bir okul bizimkilerinkinde eğitim görecekmiş. Biz sabah 7.30'da okula başlayacakmışız:(((

Pek çok velinin (öğle yemeği arasından şikayetler vardı) buna sevineceğine eminim ama bir anda bu kadar erken kalkma olayı nolcak bilmem. Sonuçta çocukların alıştıkları bir düzen vardı. Bir de 2 okulu barındıran binanın durumu var tabiki...Özellikle birinci kademede sınıflar kilitleniyordu, kendimize aitti. Tertemiz kullanıyorduk....Daha bu sabah okuldaydım kimsenin birşey dediği yoktu. Eh milli eğitimimizin ani değişiklikleri....Vakti zamanında güçlendirilmeyen okullar...Taşımalı sistemle ordan oraya dolaşan çocuklar....

Tatil bitti....


İki oğluşumun ana sınıfında çekilmiş fotoları. Bozdolabının üstündeler.


Biz iyiydik aslında. Bu tatil pek bir kısa geldi. Dün akşam yatarken Deniz "keşke bugün cumartesi olsaydı" diyor. Hiç hevesli değil okulla gitmeye. Ada için sorun değil. O mutlu top oynayacak ya her gün....Tatildeyken anneden izin alma sorunu vardı. Şimdi tüm tenefüsler onun.... Neyse  çoğu gitti azı kaldı. Şunun şurasında yaza ne var dimi ama....
Tüm çocuklara iyi bir dönem dilerim ben.