29 Kasım 2015 Pazar
Çerçevesi de elimden çıktı....
Geçen gün alt katta bulduğum çıtalara göz diktim. "Bunlardan ne güzel çerçeve olur" diye geçti içimden. Oldular:)))
En alttaki fotoğrafta görüldüğü gibi çıtaları kestim önce. Sonra zımparaladım. Zemini koyu yeşil ahşam boya ile boyadım. Üzerini mumladım. Mumun üzerine de kapatana kadar beyazla boyadım. Çerçevenin arkasına gelecek şekilde kalın karton keserek işlemeyi buna yapıştırdım. Aşağıda karton görülüyor. Onu da çerçeveye yapıştırdım. Çıta oldukça kalındı rahatça duruyor o yüzden.
Bu tür şeylerde en zoru işlemenin temizliği. Toz oluyor haliyle. Bana bir arkadaşım şeffaf kola almıştı. Su içinde eritilerek kullanılıyormuş. Ben birkaç işlememi bir gece bu suyun içinde beklettim ama sertleşmedi. Ya ben kullanamadım ya da kötü bir üründü....
Etiketler:
ahşap boyama,
cross stick,
çarpı işi,
DIY,
işleme,
odunsal faaliyetler,
pano,
wood
26 Kasım 2015 Perşembe
Deniz elinden mantı....
Malum biz müthiş eğitim sisteminin kamburu olan teog stresini yaşıyoruz 2 gündür. Pek çok anne-baba ve çocuk da bizim durumumuzda. Miniklerse bu 2 günlük tatilin keyfini çıkartıyorlar. Dün hem Ada'ya moral olsun hem de annem zeytin toplayacaktı diye annemi ve kardeşimi bize çağırmıştım. Ben mutfakta cebelleşirken Deniz de mantı yapacağım diye tutturdu. Daha önce halasıyla yapmışlardı. Neyse işimi kolaylayınca ona hamur yoğurdum. Kendisi mutfakta mantıyı yaptı....
Ben hiç mantı olayına dahil olmadım. Hamuruna Deniz'in talimatıyla un, su ve tuz koyduk. Yarım saat kadar dinlendirdikten sonra deniz hamurunu açtı, kesti ve kapattı:)))
Abisi sınavdan geldiğinde işi bitmemişti, yufkaları da kuruyordu. Birazcık yardım talebinde bulundu...
Yukarıda bitmiş halleri. Aşağıdada pişmişi. Deniz üzerine yoğurt sos istemedi. Böyle koyduk sofraya.
22 Kasım 2015 Pazar
Deniz satranç turnuvasında 5. oldu.....
(sağdan 3. Deniz. Bordo eşortman üstüne gri hırkalı)
Hafta sonu ben yine mesaideydim. Deniz'in satranç turnuvası vardı iki gün onunla birlikte beklemelerdeydim o yüzden. Karabağlar Belediyesi'nin düzenlediği 4. Başöğretmen Atatürk Satranç Turnuvası vardı. Belediye gerçekten güzel hazırlanmış. Bu 5. turnuvamız hiç böylesini görmedik. İki gün boyunca sürekli semaverde çay demleyip bekleyenlere ikram ettiler. Çocuklara öğle yemeği için ayran ve sandviç hazırlatmışlar. Çocuklara girişte sularını ikram ettiler. Minik ama hoş detaylardı yani......
Vakitsizlikten her turnuvaya gidemiyoruz ama epeydir gitmedik diye buna götürdüm ben. Neyse 5. oldu pek mutlu. Sabah madalyasıyla gitti okula. Bir de satranç takımı kazandı. Birincinin ödülü tabletti pek heveslendi ya daha tecrübesi az. Çok çalışması lazım...
İkinci gün maçlar bitip de ödül töreni beklenirken durum yukarıdaki gibiydi. Devrim top getirmiş gelirken oradaki tüm çocuklar sahaya aktı resmen. İlk gün sahayı açmamışlardı. Çocuklara asıl ödül bu oldu sanki. Hepsi sudan çıkmış balık gibiydi, 2 saate yakın koştular...
Ama benim top getiren kocam söylediğim halde makinemi getirmemiş. Ödül töreni fotoğrafı çok fena.
Hafta sonu ben yine mesaideydim. Deniz'in satranç turnuvası vardı iki gün onunla birlikte beklemelerdeydim o yüzden. Karabağlar Belediyesi'nin düzenlediği 4. Başöğretmen Atatürk Satranç Turnuvası vardı. Belediye gerçekten güzel hazırlanmış. Bu 5. turnuvamız hiç böylesini görmedik. İki gün boyunca sürekli semaverde çay demleyip bekleyenlere ikram ettiler. Çocuklara öğle yemeği için ayran ve sandviç hazırlatmışlar. Çocuklara girişte sularını ikram ettiler. Minik ama hoş detaylardı yani......
Vakitsizlikten her turnuvaya gidemiyoruz ama epeydir gitmedik diye buna götürdüm ben. Neyse 5. oldu pek mutlu. Sabah madalyasıyla gitti okula. Bir de satranç takımı kazandı. Birincinin ödülü tabletti pek heveslendi ya daha tecrübesi az. Çok çalışması lazım...
İkinci gün maçlar bitip de ödül töreni beklenirken durum yukarıdaki gibiydi. Devrim top getirmiş gelirken oradaki tüm çocuklar sahaya aktı resmen. İlk gün sahayı açmamışlardı. Çocuklara asıl ödül bu oldu sanki. Hepsi sudan çıkmış balık gibiydi, 2 saate yakın koştular...
Ama benim top getiren kocam söylediğim halde makinemi getirmemiş. Ödül töreni fotoğrafı çok fena.
20 Kasım 2015 Cuma
Çöplük
"Çocuklar çok ekmek yiyorlar. Taze ekmeğe dayanamıyorlar. Olmayınca katısı ile yetiniyorlar.
Yediğimiz ekmek çok sert. Yattığımız yatak da öyle. Favela'da yaşayışımız da."
" Musa, çıplak ayaklı, yırtık elbiseli bir yahudi gördü mü hemen dua eder onları zengin etmesi için Allaha yalvarırmış.
Ama sadece bizim, zencilerin bir peygamberi olmamış."
"Seçimlerde dünyanın parasını harcıyorlar, sonra bu masrafı örtmek için akıllarına gelene zam yapıyorlar."
"Çocukları şehre tramvayla götürürsem kaç kuruş harcarım diye hesap ettim. Üç çocuk ve ben gidiş geliş yirmi cruzeiros yapar. Pirincin bir kilosuna otuz cruzeiros veriyoruz halbuki."
Yine bir sahaf alışverişi kitabı var. Carolina Maria de Jesus'un anılarını yazdığı Çöplük adlı kitap. Brezilyalı zenci bir kadın anılarını yazmış ve 1960'lardan beri pek çok dile çevrilmiş bu kitap. Brezilya'nın Favela adı verilen barakalardan oluşan bir bölgesinde yaşayan Carolina, 3 çocuğuna sokaklardan kağıt, teneke, şişe toplayarak bakıyor. Kimi zaman tok kimi zaman aç uyuyorlar.
Kitap çok sade bir dille yazılmış ve biraz da bu zamanı anlatıyor aslında. Ülkemizde de sokaklarda çöp karıştırarak karnını doyuran onca insan yok mu?
19 Kasım 2015 Perşembe
Karıncalar...
Bu hafta tarlada fotoğraf anlamında işler kesattı. Havalar soğudu ya börtü böcek çekilmiş hep. Bir tek kış hazırlıklarına devam eden karıncaları buldum. Bu kadar hareketli canlıları çekmek bana ayrı keyif veriyor açıkcası...
17 Kasım 2015 Salı
Kot paçası kıvırma
Dikişi sevmediğimi yazmıştım ya yine de evdeki küçük tamir işlerini yaparım. Hatta bir kez Ada'nın okul formasının fermuarı bozulmuş, onu değiştirmişliğim bile var... (evin yakınlarında terzi bilmediğim için mecbur kalmıştım)
Sürekli kot giyen Devrim'in de sık sık paça kısaltma işlemi oluyor. Aynı renk ipi bulmaksa mesele. Kesin çok bilinen bir yöntemdir ama ben yakın zamanda öğrendim bu şekilde paça kıvırmayı. Hiç aynı renk ip sıkıntısı olmuyor. Fotoğraflarda görülüyor. Paça istenildiği kadar ölçü alındıktan sonra mevcut dikişe sıfır içeriden dikiliyor.
Aşağıdaki gibi gayet düzgün bir görüntü oluşuyor sonuçta. Belki bilmeyen vardır faydası olur diye paylaşayım dedim...
13 Kasım 2015 Cuma
Herşeyi içinde kolay poğoça
Bloglarda herkes afilli şekilli poğaçalar paylaşırken ben benim gibi bu işi sevmeyenlere en kolayını tarif edeyim. Napayım sevmiyorum hamurişleri ile uğraşmayı pek:)))
1 paket maya, 1 su bardağı ılık süt, 1 su bardağı ılık su, 1 su bardağı zeytinyağı, tuz (bence içine konan malzemeye göre miktarı ayarlanmalı), 1 kaşık şeker, aldığı kadar un....Yarım demet maydanoz, 250gr. lor.
Ben maya ile şekeri ılık su ile 10 dakika kadar mayalandırdıktan sonra önce sıvıları daha sonra da kuru malzemeleri ekleyerek poğoçamın hamurunu hazırlıyorum. Bu kez lor ve maydanozu içine ekleyeceğimden unla birlikte onları da hamura dahil ettim. Kapaklı bir kapta hamur iki katına kadar çıktıktan sonra yine yoğurup poğoçalarımı yapıyorum.
Hamur mayalandıktan sonra elimle yuvarlak şekkiler vererek tepsiye yan yana dizdim. Üzerine yumurta sarısı ve 190 derecelik fırında çabucak pişiyor poğoçalar.
Hafta sonu bahçede semaver yakmıştık. Fırından çıkınca sıcak sıcak neredeyse tamamı bitmişti....
12 Kasım 2015 Perşembe
Küçük Vahşi
Kitabın ikinci sayfasından bir paylaşım yapayım önce;
"Ben her şeyi hemen istiyorum - hem de eksiksiz- ya da reddediyorum! Ben alçak gönüllü olmak istemiyorum, uslu durduğumda ufak bir parça verilmesiyle de yetinmek istiyorum. Bugün her şeyden emin olmak ve çocukluğumdaki kadar güzel olmasını istiyorum - ya da ölmek."JEAN ANOUILH (Antigone)
Okuma Şenliği'nin kategorilerinden biri zıt anlamlı 2 kitabı okuma. Ben küçük ve büyük kelimelerini seçtim kendime. Dokuz Eylül'ün kütüphanesinden kitap aratırken de sadece bu kelimeleri girdim. Hiç duymadığım Küçük Vahşi kitabıyla da bu şekilde tanışmış oldum.
Alexander Jardin'in kitabında 38 yaşında Paris'te yaşayan Alexandre Eiffel'in hikayesini okuyoruz. Alexandre, Eiffel Çilingirleri'nin sahibi, varlıklı, evli bir adam. Bir gün tefadüfen bir satıcıda çocukken sahip olduğu papağanla karşılaşması ile tüm düzeni değişiyor. Yıllardır unuttuğu çocukluğunu anımsıyor. Yeniden Küçük Vahşi olmak için aldığı kararlar ise oldukça radikal.
Biraz uçuk, olmayacakmış gibi bir hikaye. Ama çok keyifli. 38 yaşında yeniden çocuk olabilmek. Ne kadar mümkün acaba???
"Kötü huylarımı, o zamanki acayipliklerimi çekiciliği olmayan, kazandırılmış iyi huylarla değiştirmişlerdi."
"İnsan kendini yalnızca çocukluğuna borçludur."
"Neden çiftlerin çoğunluğu tutkuyu mutlaka öldüren birlikte yaşama olayını bir iş anlaşması olarak görüyor? Neredeyse bütün karı kocalar her gece birlikte yatmak, birbirlerine o gün ne yaptıklarını anlatmak, aranıp da bulunmamalarının sebebini söylemek zorunda olduklarını sanmalarının esrarengiz sebebini anlayamıyordu...
"Büyükler özgür olduklarının farkında değil gibiler. Başlarında onları sıkan büyükler yok ve bundan faydalanmıyorlar bile! Sadece tıp okudukları için doktor olan tipler gibi olma."
11 Kasım 2015 Çarşamba
Köpek figürlü kapı stoperi
Epeydir yaptığım işleri paylaşmıyordum. Açıkcası eskisi kadar faal değilim. Neredeyse tüm yazı boş geçirdim. Tarlaydı, bahçeydi, evdi derken kalan zamanımı kitap okumaya ayırıyorum sadece...
Yavaş yavaş geri dönüşlere başladım ama. Diyorum ya biz teog mağdurları ailecek TV diyetine girdik. Sürekli kitap da gözümü yorduğundan küçük küçük işler yapıyorum artık. Bunu yapalı epey oldu aslında. Unutmuşum....
Köpek figürünü nette bulmuştum. Bir kağıda çizip daha sonra kıl testere ile kestim. Kestiğim plakayı Koçtş'tan almıştım. Tam olarak ne ağacı bilemiyorum o yüzden. Daha sonra siyaha boyadım. Zaten bir köpek çizecek yetenek bende nerde.......Yerinde düzgün durması ve kapıyıda tutması için bir ahşap kübe yapıştırdım. Bu küpleri de daha önce paylaşmıştım, paletlerin arasından çıkmışlardı. Daha elimde var. Eşim zımparaladıkça değerlendireceğim...
Kapı önünde oldukça hoş bir figür oldu. Benim kendi kullandığım arkada görülen eski ütü. Bunun yeri şimdilik belli değil...
9 Kasım 2015 Pazartesi
Gülümseyin çekiyorum...
Eh kimi insan portrasi çekmeyi sever ben börtü böcek. Onlara bu kadar yaklaşmak inanılmaz hoşuma gidiyor. Çektiğim her kare net olamasa da objektifin arkasından yaklaşmak, ayrıntılarını gözlemek...
Benimki de başka bir cins işte:))) Yukarıdaki böcücüm tam anlamıyla gülümsemiş. Diğerleri de işte...
Mantis deniyormuş buna. İlk kez denk geldiğim bir canlı. Daha doğrusu eşim görmüş tarlada. Artık kurt, böcek, salangoz ne görseler beni çağrıyorlar:)))
Benimki de başka bir cins işte:))) Yukarıdaki böcücüm tam anlamıyla gülümsemiş. Diğerleri de işte...
Mantis deniyormuş buna. İlk kez denk geldiğim bir canlı. Daha doğrusu eşim görmüş tarlada. Artık kurt, böcek, salangoz ne görseler beni çağrıyorlar:)))
7 Kasım 2015 Cumartesi
Pekmezli kek
Hamurişlerinde şekeri ve katı yağı mümkün olduğunca az kullanmaya çalışıyorum ben. Keki ben pek yemem ama çocuklara yaptıklarımda da kural değişmiyor. Şimdiden mümkün olduğunca zararlı şeyler vücutlarına az girsin. Bazı keklerde bu yüzden şeker miktarını azaltıp yerine pekmez ekliyorum...Minik mufinlerimde de aynı şeyi yaptım
Malzeme; 3 yumurta, yarım su bardağı şeker, yarım su bardağı pekmez, kabartma tozu, yarım su bardağı zeytin yağı, aldığı kadar un....Kuru üzüm ya da ceviz de eklenebilir aslında bu keke...
Yumurta ve şekeri iyice çırptıktan sonra önce sıvıları, ardından kuruları ekleyerek keki tamamlıyorum. Hafif ama lezzetli bir kek oluyor...
5 Kasım 2015 Perşembe
Haftayı güzel karelerle kapatayım...
Zaman ne hızlı akıyor. İnsan ne zaman pazartesi ne zaman cuma şaşırıyor bazen. Yine bir haftayı devirdik bakalım. Ben haftayı keyifli karelerle kapatayım bugün...
Geçen hafta sonu Urla'daydık. Tarlaya gitmediğimizden sahilde güzel bir yürüyüş yapalım dedik. Bu yaz hiç yapamamıştık çünkü. Urla sahil çok değişmiş. Kısa bir parkur da olsa bisiklet yolu yapmışlar, plaj yapılmış, duş yerleri falan vardı. Çocuk oyun alanı yapmışlar. Epey güzel görünüyordu....
Ağaçlardaki kargaları çektim biraz. Elimde Rus malı eski manuel bir objektif var. Arada onunla denemeler yapıyorum. Biraz ağır bir objektif ve netlemesi zor. Bu yüzden uçan kuşu net çekebilmek benim için hoş birşey:)))
Urla'da 2 bisiklet var.Biz yürüdük çocuklar bisiklete bindiler...
Bu arabada sahil yolundaydı. Nasıl sevimli ama...
Vatandaş poz vermeyi sevmiyor. Bir kare çektim yanaşınca kaçtı...
Hava rüzgarlı olunca sörfçülerde faaliyetteydi...
Gün batımını çekmek için akşam Devrim'le yeniden çıktık. Ama hain güneş benim istediğim taraftan batmadı. Coğrfya özürlü olunca insan hesaplayamıyor...
Geçen hafta sonu Urla'daydık. Tarlaya gitmediğimizden sahilde güzel bir yürüyüş yapalım dedik. Bu yaz hiç yapamamıştık çünkü. Urla sahil çok değişmiş. Kısa bir parkur da olsa bisiklet yolu yapmışlar, plaj yapılmış, duş yerleri falan vardı. Çocuk oyun alanı yapmışlar. Epey güzel görünüyordu....
Ağaçlardaki kargaları çektim biraz. Elimde Rus malı eski manuel bir objektif var. Arada onunla denemeler yapıyorum. Biraz ağır bir objektif ve netlemesi zor. Bu yüzden uçan kuşu net çekebilmek benim için hoş birşey:)))
Urla'da 2 bisiklet var.Biz yürüdük çocuklar bisiklete bindiler...
Bu arabada sahil yolundaydı. Nasıl sevimli ama...
Vatandaş poz vermeyi sevmiyor. Bir kare çektim yanaşınca kaçtı...
Hava rüzgarlı olunca sörfçülerde faaliyetteydi...
Gün batımını çekmek için akşam Devrim'le yeniden çıktık. Ama hain güneş benim istediğim taraftan batmadı. Coğrfya özürlü olunca insan hesaplayamıyor...
4 Kasım 2015 Çarşamba
Mükellefiyet
HER KİM Kİ ÇALIŞAMAZ DURUMA GELE EŞEĞE BİNDİRİLİP KÖYÜNE GÖNDERİLE
Metin Köse'nin ilk olarak Göl Dağı Kitabını okumuştum ben. 1940'lardeki 2. Mükellefiyet dönemini anlatıyordu kitap. Hiç bilgim olmayan acı bir olayı öğrenmiştim bu kitapla. Bir de birincisi varmış yine Metin Köse kaleme almış.
1867 yılında Osmanlı İmparatorluğu döneminde yaşanıyor olaylar. Kömür ihtiyacını karşılamak için Kozlu civarındaki madenlerde çalışmak üzere çevre köylerdeki insanlar madenlerde çalışmaya zorlanıyor. 13-50 yaş arasındaki her erkek madenlere girmek zorunda. Hatta aylar geçtikçe artan ölümler yüzünden 12 yaşındaki çocuklar da madenlere sokuluyor.
Hakaret, horlama, kötü koşullar, yetersiz beslenme, eşkiya-jandarma terörü, dayak, kırbaç.....Ne ararsanız var. 21 yıl boyunca sürüyor bu eziyet.....
"Hava kararmadan önce meydanda toplanan madenciler huzursuzdu. Aslında ne olacağını biliyorlardı. Mutlaka birkaç kaçak getirilip gözlerinin önünde kırbaçlanacaktı. Bu zulmü her izlediklerinde yürekleri parçalanıyor, içlerindeki merhamet duyguları köreliyordu. Başlangıçta kırbacı vuranlardan nefret edenler belirli bir süre sonra kırbaç yiyenlere kızmaya başladılar. 'Eğer gaçmasala, bu zulmü görmerüz!' diyorlardı. Yaşadıkları içsel kargaşa, kendilerine uygulanan 'korkak insan türü yaratma' projesinin başarısıydı."
Mükellefin malayı
Yağsız misir unundan
Beş okka kömür çıka
Mükellefin donundan
Güz Okuma Şenliği ilk rapor....
3. Kategori (10 puan): 700 sayfadan uzun bir kitap (Birkaç cilde bölünmüş kitaplarda ciltlerin toplam sayfa sayısına bakabilirsiniz).
Taht Oyunları/ Georga R.R. Martın/ epsilon/ 847 sayfa
6. Kategori (10 puan): Yasaklanmış bir kitap.
Amerikan Sapığı/ Bret Easton Ellis/Om Yayınları/ 478 sayfa
(1991 tarihli American Psycho, bir seri katilin cinayetlerini çok detaylı anlattığı için Avustralya'nın Queensland eyaletinde yasaklandı. Diğer eyaletlerde satışlara yaş sınırlaması kondu. Kaynak Vikipedi)
10. Kategori (10 puan): Sadece tek bir kitabını okuduğunuz bir yazardan/şairden bir kitap.
Mükellefiyet/ Metin Köse/ Doğan Kitap/ 273 sayfa
20. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 20 puan, toplamda 60 puan): Şimdiye kadar hiç kitabını okumadığınız dört yazardan birer kitap. Yazarların ikisi Türk, ikisi yabancı, ikisi kadın, ikisi erkek olmalı.
Yıldızlar Mektup Yazar/ Nazlı Eray/ Can Yayınları/ 170 sayfa
Nurbanu Sultan/ Nazım Tektaş/ Çatı Kitapları/ 253 sayfa
Koku/ Patrick Süskind/ Can yayınları/ 250 sayfa
Karakol/ Dorothy Uhnak/ Altın Kitaplar/ 595 sayfa
21. Kategori (Her bir kitap 5 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 40 puan, toplamda 80 puan): 150 sayfadan kısa sekiz kitap.
Hükümdar Prens/ Niccolo Machiavelli/ Göçebe yayınları/ 133 sayfa
Bir Kadının Yirmidört Saati/ Stefan Zweıg/ Roman Yayınları/ 80 sayfa
Ofelya/ Arthur Rimbaud/ Opus/ 107 sayfa
Hapishaneden Çıkış/ Ahmed Othmani/ Metis/ 122 sayfa
Dünya Çocukların Olsa/ Gülten Dayıoğlu/ Altın Kitaplar/ 127 sayfa
Dokunma Dersleri/ Yalçın Tosun/ YKY/ 121 sayfa
Öykünün Dışındaysan Üşürsün/ Ümit Otan/ Çağdaş Yayınları/ 128 sayfa
Ç. Arkadaşım Aziz Nesin/ Müjdat Gezen/ Bilge Karınca/ 88 sayfa
22. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 40 puan, toplamda 80 puan): Kendinizin belirleyeceği bir temaya uyan dört kitap.
Kütüphaneye gidip rastgele 4 kitap seçtim....
Factotum/ Charles Bukowski/ Metis Yayınları/ 178 sayfa
Yeni Başlangıçlar Mevsimi/ Debbie Macomber/ Martı/ 471 sayfa
Sararmış Bir Fotoğraf/ Isabel Allende/ Can Yayınları/ 352 sayfa
Ölüm Diyeti/ Robin Cook/ Altın Kitaplar/ 431 sayfa
--------------------------------------------------
19 kitap 5204 sayfa
8*5 eşittir 40 puan
11*10 eşittir 110 puan
ekstralar....100 puan
302 puan
2 Kasım 2015 Pazartesi
Bol fotoğraflı Efes gezimiz
Efes Antik Tiyatro. 3 kareyi birleştirerek oluşturdum bu kareyi.
Geçenlerde Efes'e gitmişti. Araya bir dünya acı, politik olaylar girdi paylaşmamıştım fotoğraflarımı. Annemi de aldık yanımıza keyifli bir öğleden sonrası geçirdik. Efes'e ben ortaokulda gezi ile gitmiştim. Devrim'de bir okul gezisinde gitmiş. Yani hepimiz için ilk gördük gibi diyebilirim.....
Benim için tek kötü tarafı hava çok puslu olduğundan istediğim fotoğraf kalitesini yakalayamadım....
Bu yolun sonu limana çıkıyormuş o zamanlar. Şimdi deniz bile görünmüyor buralardan ne kadar dolmuş....
Annem ve çocuklarla....
Efes'te ne çok kedi vardı görseniz. Epey bir fotoğrafladım onları...
Kütüphanenin dış cephesinden bir kare. Muhteşem bir yapı...
Kütüphanenin cepheden görüntüsü de aşağıda....
Yukarıdaki şey ise bir tuvaletmiş. Yan yana oturuyorlarmış yani. Arada paravan var mıydı bilmem:)))
Efes turunun ardından yakındaki 7 Uyuyanlar'a da gittik. Kayanın içine oyulmuş mini bir kent adeta burası. Mezarlar var, odacıklar var.....
Uzaktan Selçuk Kalesi....
Gün sonunda annem hiç görmemiş Şirince Köyü'ne de uğradık kısaca. Oraya vardığımızda yağmur yağıyordu, sokaklarında dolaşamadık o yüzden. Kısaca çarşıda tur attık, şarap tattık, sabun-magnet alıp döndük....
Geçenlerde Efes'e gitmişti. Araya bir dünya acı, politik olaylar girdi paylaşmamıştım fotoğraflarımı. Annemi de aldık yanımıza keyifli bir öğleden sonrası geçirdik. Efes'e ben ortaokulda gezi ile gitmiştim. Devrim'de bir okul gezisinde gitmiş. Yani hepimiz için ilk gördük gibi diyebilirim.....
Benim için tek kötü tarafı hava çok puslu olduğundan istediğim fotoğraf kalitesini yakalayamadım....
Bu yolun sonu limana çıkıyormuş o zamanlar. Şimdi deniz bile görünmüyor buralardan ne kadar dolmuş....
Annem ve çocuklarla....
Efes'te ne çok kedi vardı görseniz. Epey bir fotoğrafladım onları...
Kütüphanenin dış cephesinden bir kare. Muhteşem bir yapı...
Kütüphanenin cepheden görüntüsü de aşağıda....
Yukarıdaki şey ise bir tuvaletmiş. Yan yana oturuyorlarmış yani. Arada paravan var mıydı bilmem:)))
Efes turunun ardından yakındaki 7 Uyuyanlar'a da gittik. Kayanın içine oyulmuş mini bir kent adeta burası. Mezarlar var, odacıklar var.....
Uzaktan Selçuk Kalesi....
Gün sonunda annem hiç görmemiş Şirince Köyü'ne de uğradık kısaca. Oraya vardığımızda yağmur yağıyordu, sokaklarında dolaşamadık o yüzden. Kısaca çarşıda tur attık, şarap tattık, sabun-magnet alıp döndük....
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)