26 Ekim 2015 Pazartesi
Yine bir fotoğraf kübü
Yine bir fotoğraf kübü hazırladım. Bu kez Devrim'in bir arkadaşı için. İstanbul'dan bir arkadaşı İzmir'e yerleşmiş. Yaz başında hoşgeldine gitmiştik. 2 güzel kızları var. O gün epey onların fotoğraflarını çekmiştim. Kendi çektiklerimden bir fotoğraf kübü hazırladım onlara.
Bu kez kulandığım odun biraz büyükçeydi. Devrim'in aldığı çıkışlarda fotoğraflar küçük gelince odunu siyaha boyadım ilk önce, sonra fotoğrafları yapıştırdım. Siyah çerçeve gibi oldu daha bir hoşuma gitti. Üzerlerinden vernik geçtim daha sonra....
23 Ekim 2015 Cuma
Güzel bir haftasonu olsun....
Benim fotoğraf paylaşma zamanım gelmiş sanki:)) Hobileri boşluyorum bu aralar ama fotoğraf çekmeyi ise hiç bırakamıyorum. Denk geldikçe çekim yapıyorum. Bu kelebekde geçenlerde bahçede dolanıyordu.. Çok fazla konmadı ama konduğu andan 1 kare yakalayabildim:))
Bu da bizim minik...Geçen hafta sonu ilk kez Urla'ya giderken onu götürmemiştik, tek gece çabuk döneceğiz diye. Vatandaş çekmiş gitmiş. Salı günü çocuklar okulda buldu, getirdiler. Bir durgun ama nedense o zamandan beri. Balkona çıkmayı falan öğrenmişti, acıkınca çekip geliyordu ama şimdilerde hiç yüz vermiyor bize...
21 Ekim 2015 Çarşamba
Anne elinden erişte.....
41 yaşındayım ama sağolsun annemin bir eli hala üzerimde. Her zaman hepimize destek olur:)))
Kış için onca şeyi yapıyorum ama işte şu hamur açma olayını hiç beceremedim. Çok da üstüne düştüm sayılmaz ya bir iki denemem tam bir fiyasko:))) Annem bu yıl erişte yapmış bana da yapmak için geçen hafta bize geldi. Yayıldık balkona pek güzel oldu..Bir gün de kızkardeşime gidecek bakalım. Anne eli değdi mi çok güzel oluyor.
Malzemelere gelince, 10 yumurta (yumurtalarım küçüktü) 1 su bardağı süt, yumurtalar kadar su, aldığı kadar un. Yumurtaları önce bir kaseye kırın ki aynı miktarda su katılmalıymış hamura. Hamuru güzelce yoğurduktan sonra biz azıcık dinlerdirdik. Aslında gerekmezmiş ya annem Ada ve Deniz'e o arada öğle yemeği için gözleme yaptı bir de...
Açılan hamurları temiz bir çarşafın üzerine serdik. Kurumaya başlaınca tersini çevirdik. Birkaç kez çevirdik biz. Daha sonra da ince ince kestik. Öğlene kadar bitmişti hepsi.
Ben bu şekilde tepside 5 gün daha ev içinde ara ara karıştırarak havalandırdım eriştemi. İyice kurusun ki kışı rahat çıkarsın....
20 Ekim 2015 Salı
Sararmış Bir Fotoğraf
Daha önce duymadığım amab eni çok etkileyen kitapları paylaşmaya çalışıyorum bloğumda. Aslında bir kitap bloğu değilim bu yüzden bu işi yapan arkadaşlarınki kadar güzel yayınlar olmuyor. Ama cidden sevmişsem de paylaşmamazlık edemiyorum....
Sararmış Bir Fotoğraf da öyle bir kitap işte. Okuma Şenliği'nin maddelerinden biri kendi belirlediğimiz bir kategori idi. Karar veremediğimden kütüphanede raflar arasında rastgele 4 kitap seçmiştim.
Aslında bu kitap bir üçlemenin sonuncusu imiş. Bilmediğim için seriye üçüncüden başlamış oldum ama okurken hiç öyle başı nasıldı gibi bir hisse kapılmadım.Romanda 1900'lerin sonunda Şili anlatılıyor. Daha çok politik durum, iç savaşlar.....
Hikayenin zemininde politike ve iç savaş var ama aslında genç bir kızın ağzından ailesinin bir nevi soyağacını da öğreniyoruz. Çinli bir dede, Şilili bir anneanne, baba tarafı Şilili...Kahramanımız tam bir fotoğraf tutkunu ve sıradışı babaannesi tarafından büyütüllüyor....
Aurora, 5 yaşına kadar Çin kültürünün etkisiyle daha sonra ise babaannesinin yanında tamamen farklı şekilde yetişiyor. Severek evlendiği adamın ihanetinden sonra toplum baskılarını bir kenara iterek ailesinin sırlarla dolu geçmişinin peşine düşüyor.....
19 Ekim 2015 Pazartesi
Nevresim diktim.....
Dikiş ve ben ayrı dünyaların kavramlarıyız. Ama işte bazen buluşuyoruz gerekliliklerden:)))
Malum Denizli tekstilin merkezlerinden biri. Oralara gidip de nevresim havlu almayanı dövüyorlarmış. Ama ben daha önceki gidişimde oraların fazla turistik olduğunu farketmiştim. İzmir'den herşeyi daha ucuza almak mümkün. O yüzden bu kez annemle ikimiz hiç bu tür bir alışverişe niyetlenmedik bile. Ama teyzem bildiği bir parçacı olduğunu söyleyince de dayanammadık gittik.
Dükkanda bir dünya çarşaflık kumaş vardı. Ama pek dağınıktı ve satıcının oğlu uğraşmaya gönüllü değildi. Yine de ben 3 nevresimlik kumaş seçtim. En üstteki malesef tek kişiliğe yetti. Pazen kumaş altınada içindeki tondan kehverengi bir parça bulabildim hatta. Güzel bir takım oldu.
Öremcek adamlı çocuklara tam oldu. Diğeri altta kalmış, gri-pembe çizgili bir kumaş. Onlara alt çarşafı ayarladım mı tamam...Nevresim dikimi kolay geliyor bana. Bu yüzden uygun kumaş oldu mu üşenmiyorum. Genel olaraksa dikiş pek sevemediğim işlerden....
16 Ekim 2015 Cuma
Karga Sahaf'la keyifli alışveriş
Bu ara biraz koptum netten. Ankara'da yaşanan patlamalar, giden canlar, ardından yapılan abuk subuk açıklamalar, gülen bakanlar, kutuplaşmalar.....Çok berbat günler yaşıyoruz giderek de kötüleşiyor sanki. Eskiden sadece kürtlerin ölümüne sevinenler şimdi iyice sağ-sol kutuplaşmasına döndürdü işi. Aslında farklı renkler, farklı düşünceler hayatı güzelleştirir. Hepimiz bir kalıptan çıkmadık. Hayata bakış açılarımız farklı. Ama bir insanın parçalanmasına sevinmenin bakış açısı olamaz bence...
Acil sağduyuya ihtiyacımız var. Umarım tez zamanda güzel günler gelir....
Benim gülümseten bir kargo ile başlayayım yeniden paylaşımlarıma. Dah önce bahsetmiştim. Deniz Peyami Safa'nın Cingöz Recai serisinin hastası. Geçen yıl Cingözün Esrarı kitabı 1'i almıştım ama ikincisi yoktu aldığım sitede. Benim oğlanın yeni aklına düştü illa onu istedi. Aradık epey netten bir tek Nadir Kitap sitesinde Karga Sahaf'ta bulduk.. Nadir Kitap genelde ikinci el kitapları satan kitapçıları birarada bulabileceğiniz bir site. İlk kez alışveriş yaptım buradan. Kitabımız Adana'dan geldi. Yukarıdaki güzel paketleme ile. Çoğu zaman kitap siteleri o kadar kötü paketliyorlar ki kitapları kışır kırış gelenler oluyor. Bir de üstüne kahve eklemişler. Yurtiçi kargoyla atışmalarımın üstüne pek güzel geldi bu paket.
Aslında karşı taraf kargoyu çabuk yolladı. Ama Yurtiçi kargoda 3 gün bekledi. Aradım defalarca şubeyi açan yok. Genel merkezlerine şikayet ettim, orası yoğunmuş. Neyse şubeye gittim bu kez önümde en az 30 kişi. Yavaş yavaş ilerleyen bir sıra. Son 4 keredir zaten eve gelmiyordu kargo bir dahaki alışverişlerimde bu firmanın olmamasına dikkat edeceğim...
10 Ekim 2015 Cumartesi
İnsanlar öldürülüyor, insanlar susuyor
Yok böyle bir kıyım. 7 Haziran seçimlerinin sonucundan beri güzel şeyler yapmaya çalışan herkes öldürülüyor. Önce Siriç'ta çocuklara oyuncak -kitap götüren gençleri katlettiler. Bugün de Ankara'da barış için toplanan insanları. Türkiye'nin yasal demokratik oluşumları düzenliyordu o mitingi. Ben pek çoğuna katıldım. Halaylarla, davul-zurnayla olur o mitingler. Görüntülerde de var halay çekenlerin arkasında patlamış bombalardan biri. İlk rakam 30 ölü:(((
BARIŞ çağrısı yapan insanları canlı bombalarla öldürmek. Görmeyenler vardır belki. Sedat Peker'de Erdoğan'a oy verilmesini isteyip oluk oluk kan akıtacaklarını söyledi bu arada. Sevmiyorum bu ülkenin pek çok insanını ben artık. Nasıl bu kadar kör duyarsız olunabilir. Anlamıyorum. Eşim ve ben de gitmeyi istemiştik bu mitinge mesela. Ada'nın kursu engel olmuştu bu kez. Benim gibi insanlar var işte o mitinglerde. Teröristler değil. Yaşamdan insanlar. Ev kadınları, işçiler, memurlar, madenciler, öğretmenler, müdürler........Ama susan çoğunluk ve oh olsun diyenler..................
Tarih nasıl losa yazacak bir gün bugün olanları.
8 Ekim 2015 Perşembe
Yusufçuklar...
Araya kaçak girmiş kelebek
Etiketler:
foto,
fotoğraflar,
makro çekimler,
yusufçuk
7 Ekim 2015 Çarşamba
Kitap alışverişleri TEOG
Ada bu yıl 8. sınıfta ve TEOG'a girecek. Biraz yoğunuz yani. Yazdan çalışmaya başladı aslında, test kitapları almıştım. Ama okulla birlikte daha yoğunlaştı. Ders sonrası okulun kursu var. Öğretmenlerimizi seviyoruz dersane düşünmedik bu yüzden. Evde ek olarak da yeni test kitapları alalım dedik. Sonuçta bol bol soru çözmesi lazım. Geçen gün geldi kitaplar. Ben ısmarlarken dikkat etmemiştim. İlk tepkim "oğlum bizi anne-babalıktan çıkartabilirsin" oldu. Bir dünya kitap. Zaten sabah 8.30 akşam 17.00 arası okulda. Yazık bu çocuklara.....
Zaten evcek kampa girdik. Deniz'i sürekli abisini rahatsız etmemesi konusunda uyarıyorum. Kolayına geliyor abisine derslerini sorup duruyor. Devrim, TV zaplamayı sever ona da yasak getirdik. Ödev varsa televizyon hiç açılmayacak, açıldıysa da en geç 9.30'da kapanacak. Erken kalkıp kahvaltı ediyorlar, uykularını güzel alsınlar.
Kargo parası vermemek için biraz daha kitap seçmem gerekiyordu. Yukarıdakileri kendime aşağıdakileri de Deniz'e aldım. Deniz Cingöz Recai serisini çok seviyor. Denk geldikçe alıp tamamlıyoruz...
6 Ekim 2015 Salı
Machievelli-Hükümdar
Okuma Şenliği'nin kategorilerinden biri 150 sayfanın altında 8 kitap okuma. Bu kısım için kitaplığımı talan ettiğimde çok da seçeneğim olmadığını gördüm. Genelde çocuk kitapları vardı. Gözüme Machiavelli'nin Hükümdar-Prens kitabı ilişti. Okuyacaklarım arasına ekledim ama okuyamam gibi geldi. Kitap Devrim'in kitaplarından. Devrim biraz böyle ağır adamları sever....
İtalyanın birliği için yaşamı boynca mücadele veren Machiavelli kitabında, bir hükümdarın nasıl olması gerektiğini açıklıyor. İnanılmaz kolay okunan bir kitap. Sıkıcı tabiki biraz ama yazılanlar bugünkü dünyaya da o kadar uyuyor ki. İşin özeti iktidar için her şey mübahtır. Elinize geçerse bir göz atın derim ben...
5 Ekim 2015 Pazartesi
Pamukkale
Denizli gezimizin son durağı çok bilindik bir adres Pamukkale oldu. Aslında daha önce de gittik ama çocukların aklı kalmıştı. Mutlaka gidilmesi gereken yerlerin başındaydı...
Pamukkale'ye her gidişimde suyun daha da azaldığını görüyorum. yılardır çevredeki otellere veriliyor sular. Çocukluğumdan anımsıyorum, böyle değildi çevre düzenlemesi. Şu an olan yürüyüş yolu yerine doğal travertenlere basılabiliyordu. Aşağılara kadar sular iniyordu. Ama yine deçok güzel bir yer...
Çocuklar bu kez mayolarıyla daldılarsulara. Geçen gelişte bunu düşünmmiştik. Zor olmuştu. Rahatça sulara batıp çıktılar...
Gün batımına kadar kaldık. İn çık havuzlaragirip çıktılar epey. Hoş yine erkeklerin muhalefeti nedeniyle ben tarihi eserleri gezemedim ve surat yaptım ya...Malesef benimkiler eski eserleri sevmiyorlar. Çocuklar çok sıkılıyor.
3 Ekim 2015 Cumartesi
Denize keyifli veda....
Bu yıl deniz mevsimini kapattık gibi bugün. Havalar serinlemeye başladı daha da önemlisi okullar açıldı çünkü. Aslında biz ekim ayı boyunca da denize gideriz ama TEOG'a gireceği için Ada'nın cumartesileri ve hafta içi kursu olacak. O yüzden kurs olmayan bu cumartesiyi değerlendirelim dedik. Kalemlik Orman Kampı'nda keyifli bir gün yaşadık. Hava serindi ama deniz mis gibiydi. Bol bol yüzdük...
Yukarıdaki kareyi de yazın vedası olarak çektik...
Yukarıdaki kareyi de yazın vedası olarak çektik...
2 Ekim 2015 Cuma
Pekmez de kaynattık.....
Üzüm suyunun ilk sıkıldığındaki hali böyle...
Bu yıl kış hazırlıklarının dibini görmüş durumdayız. Ben artık Devrim'le pazara gitmeye korkar oldum. Adam yeni birşeyle çıkıyor karşıma. Yani pekmez kaynatacağımız hiç aklıma gelmezdi bir anda yaptık onu da...
Denizli'de dolaşırken herkes üzümlerin olmadığını, bu yıl pekmezin çok pahalı olacağını söyledi. Yer yer kaynatanları da gördük hatta evlerin önlerinde. Neyse Devrim'e esti biz kendimiz yaparız oldu. Pekmez toprağını da netten alırım dedi. Nette toprak satılmıyormuş!!!! Denizli'deki kuzeninden istedik 4-5 güne toprak elimizde olacaktı.
Arefe günü pazardan 11 kilo tane üzüm aldık. Sıkıp suyu dolaba koyun toprak gelince kaynatırız dedik. Netten bir okuduk ki şıra beklemezmiş, şarap olurmuş???
O kadar üzüm de yenmez. Bir yandan üzümlerin sularını sıkıp bir yandan netten okudu Devrim. Karbonatla da olurmuş bu iş. Amaç üzüm suyunun asitliğini almak...
Ama o üzümlerin yıkanması, sıkılması, mutfağın dağınıklığı........Benim hal ve sinir durumumu düşünebilirsiniz...Üzümleri yıkadıktan sonra önce robotla parçaladım, sonra makarna süzgüsünden geçirdim. Yine posa kaldığı için üçüncü olarak süt eleğinden geçirdim. Epey zahmetli ve dağınık bir işlemdi yani.....
Sularını sıktık, kaynattık, içine karbonat attık. Miktar vermiyorum çünkü suyuna göre. Bizim 11 kilodan çıkan suya 3 tatlı kaşığı anca koymuşuzdur. Ertesi güne kadar bekledi. Dinlenmesi gerekirmiş. Öğlen yeniden başçede 3 saat kaynattık bu kez. Yukarıda ilk çıkan su, aşağıda da kaynama sonrası ne kadar kaldığı görülüyor. Tattırdık herkese olmuş dediler. Rengi farklı o da beyaz üzümden yaptığımız içinmiş.
Pekmez toprağı geldikten sonra dün yeniden yaptık. Onunda rengi aynen böyle oldu. Yine beyaz üzümden yaptık çünkü. Sanırım seneye daha erken yeni denemeler yapacağız. Olur mu olmaz mı derken bir dünya pekmez kaynatmış olduk biz.....
Bu yıl kış hazırlıklarının dibini görmüş durumdayız. Ben artık Devrim'le pazara gitmeye korkar oldum. Adam yeni birşeyle çıkıyor karşıma. Yani pekmez kaynatacağımız hiç aklıma gelmezdi bir anda yaptık onu da...
Denizli'de dolaşırken herkes üzümlerin olmadığını, bu yıl pekmezin çok pahalı olacağını söyledi. Yer yer kaynatanları da gördük hatta evlerin önlerinde. Neyse Devrim'e esti biz kendimiz yaparız oldu. Pekmez toprağını da netten alırım dedi. Nette toprak satılmıyormuş!!!! Denizli'deki kuzeninden istedik 4-5 güne toprak elimizde olacaktı.
Arefe günü pazardan 11 kilo tane üzüm aldık. Sıkıp suyu dolaba koyun toprak gelince kaynatırız dedik. Netten bir okuduk ki şıra beklemezmiş, şarap olurmuş???
O kadar üzüm de yenmez. Bir yandan üzümlerin sularını sıkıp bir yandan netten okudu Devrim. Karbonatla da olurmuş bu iş. Amaç üzüm suyunun asitliğini almak...
Ama o üzümlerin yıkanması, sıkılması, mutfağın dağınıklığı........Benim hal ve sinir durumumu düşünebilirsiniz...Üzümleri yıkadıktan sonra önce robotla parçaladım, sonra makarna süzgüsünden geçirdim. Yine posa kaldığı için üçüncü olarak süt eleğinden geçirdim. Epey zahmetli ve dağınık bir işlemdi yani.....
Sularını sıktık, kaynattık, içine karbonat attık. Miktar vermiyorum çünkü suyuna göre. Bizim 11 kilodan çıkan suya 3 tatlı kaşığı anca koymuşuzdur. Ertesi güne kadar bekledi. Dinlenmesi gerekirmiş. Öğlen yeniden başçede 3 saat kaynattık bu kez. Yukarıda ilk çıkan su, aşağıda da kaynama sonrası ne kadar kaldığı görülüyor. Tattırdık herkese olmuş dediler. Rengi farklı o da beyaz üzümden yaptığımız içinmiş.
Pekmez toprağı geldikten sonra dün yeniden yaptık. Onunda rengi aynen böyle oldu. Yine beyaz üzümden yaptık çünkü. Sanırım seneye daha erken yeni denemeler yapacağız. Olur mu olmaz mı derken bir dünya pekmez kaynatmış olduk biz.....
1 Ekim 2015 Perşembe
Güney Şelalesi
Denizli gezimizin bence en güzel keşfi Güney Şelalesi oldu. Hoşbizim gittiğimiz saatte güneş tepedeydi ben gönlümce çekim yapamadım ama gönlümce keyif aldım:)))
Denizli'ye 70km uzaklıkta burası. Birkaç yıl önce erozyon olmuş yıkılmış ama gayet güzel tamir edilmiş yeniden.. Sular 20 metre yükseklikten dökülüyor, buz gibi... Hemen yanında bir piknik alanı var. Hatta biz nasıl bir yer bilmediimizden pikniklik malzeme alıp gelmiştik suların sesi eşliğinde öğle yemeğimizi yedik burada. Hoş yenip içilecek bir kafetaryası da varmış ama dediğim gibi burayı bilmiyorduk.
Bu yengeç de oranın. Çekmeden olmazdı...
Tuvalet ararken tesaüfen yukarı bir yol gördüm ben oradaki birine sordum. "çıkın çok güzeldir" dedi. Kısa bir çıkış ama çıkışta bizi öyle bir süpriz bekliyormuş ki. Kot pantolonlu Devrim'le epey dalga geçtim ben. Basamak basamak dağlardan gelen suları toplamışlar, bir masa koymuşlar. Giriyorsunuz buz gibi sulara manzaranın keyfini çıkartıyorsunu...Aşağısı Cindere Barajı.
Fotoğraftan anlaşılıyor sanırım uçuruma sıfır oturulan yer. Buradan fotoğraflar inanın anlatmıyor oranın güzelliğini...
Biz biraz daha yukarılara yürüdük. Güzel bir trekking parkuru burası. Hatta işaretler konmuş sanırım yürüyüş yapılıyor. Annem böğürtlen topladı, ben fotoğraf çektim.
Güney babamın memleketi aslında. Ben hiç gitmemiştim. İçinden geçtik ama yollar çok dardı ve yol çalışması vardı. Park yeri bulamadığımızdan durmadık. Uzaktan birkaç kare fotoğrafladım. Ama bu görünen kısım dışında resmen şehirleşmiş annem bile tanıyamadı...
Denizli'ye 70km uzaklıkta burası. Birkaç yıl önce erozyon olmuş yıkılmış ama gayet güzel tamir edilmiş yeniden.. Sular 20 metre yükseklikten dökülüyor, buz gibi... Hemen yanında bir piknik alanı var. Hatta biz nasıl bir yer bilmediimizden pikniklik malzeme alıp gelmiştik suların sesi eşliğinde öğle yemeğimizi yedik burada. Hoş yenip içilecek bir kafetaryası da varmış ama dediğim gibi burayı bilmiyorduk.
Bu yengeç de oranın. Çekmeden olmazdı...
Tuvalet ararken tesaüfen yukarı bir yol gördüm ben oradaki birine sordum. "çıkın çok güzeldir" dedi. Kısa bir çıkış ama çıkışta bizi öyle bir süpriz bekliyormuş ki. Kot pantolonlu Devrim'le epey dalga geçtim ben. Basamak basamak dağlardan gelen suları toplamışlar, bir masa koymuşlar. Giriyorsunuz buz gibi sulara manzaranın keyfini çıkartıyorsunu...Aşağısı Cindere Barajı.
Fotoğraftan anlaşılıyor sanırım uçuruma sıfır oturulan yer. Buradan fotoğraflar inanın anlatmıyor oranın güzelliğini...
Biz biraz daha yukarılara yürüdük. Güzel bir trekking parkuru burası. Hatta işaretler konmuş sanırım yürüyüş yapılıyor. Annem böğürtlen topladı, ben fotoğraf çektim.
Güney babamın memleketi aslında. Ben hiç gitmemiştim. İçinden geçtik ama yollar çok dardı ve yol çalışması vardı. Park yeri bulamadığımızdan durmadık. Uzaktan birkaç kare fotoğrafladım. Ama bu görünen kısım dışında resmen şehirleşmiş annem bile tanıyamadı...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)