29 Ocak 2015 Perşembe

Palet bardak altlıklarım


Bu aralar benim için odunumsu şeylere dokunmak, onları yeniden şekillendirmek ayrı bir keyif. Hoş şu aralar hava yağmurlu pek birşey yapabildiğim yok ama geçen haftalarda yaptıklarımı paylaşmaya devam...


Pinterestte gördüğüm ne zamandır aklımda olan palet bardak altlığı hayata geçti nihayet. Malzeme olarak dondurma çubuğu ve pamuk şeker çubuğu kullanıldı. İlk yaptığım sade vernikli olan. Dar olmuş, yapıştırıcı iyi tuttuğu için sökmedim kaldı öyle...


İkinci olarak ortadakini yaptım. Dondurma çubuklarının aralarına ölçüsüne göre çıtalar kesip yapıştırdım. Son yaptığımda ise çıtam çok az kalınca binik minik kareler kestim. Kıl testere ile kestim düzgün oldular.  Ben en çok bunu sevdim açıkcası.
Alttada görülüyor ya daha bir palete benzedi sanki. 

Dondurma çubuklarıdan yaptığım ev, kuş evi ve kutular....

28 Ocak 2015 Çarşamba

Kitap tutucular dörtledi



Bir süredir yapmaya başladığım kitap tutucularım dörtledi. Bunları çok sevdim ama şimdilik durmak zorundayım. Elimde zımparalı kütük kalmadı malesef:((

Neyse Devrim babayı boş bir zamanında yakalamalı..


Bu kez bir kuş kestim ve boyadım. Zımparalanmış kütüğe kıl testere ile kestiğim şekli yapıştırdım. Hepsini birlikte sprey vernik ile vernikledim...

Noel babalıyı Deniz kaptı. Gerisi için planlarım yok. Odunlardan daha öncede çevreme hediye vermiştim ama herkes sevmiyor. Bu yüzden bana gelip de beğenen olursa vereyim dedim. Gerçekten sevene gitsin dimi ama....

24 Ocak 2015 Cumartesi

Küçük Şeylerin Tanrısı



Küçük Şeylerin Tanrısı...Okuma Şenliği için ödüllü kitap arayışımda denk geldim kendisine ve çok çok sevdim...

Gereksiz masraf olduğu gerekçesiyle okutulmayan, babasının dayağından ve baskısından kaçan Ammu ile tanışıyoruz kitapta. Baskıdan kurtulurum umuduyla yaptığı evlilikte de dayak peşini bırakmaz Ammu'nun. İkiz çocukları ile baba evine geri döner ama bir insan olarak bile görülmez orada..

Kitap Ammu'nun kızı Rahel'in ağzından anlatılıyor. Sürekli geri dönüşler olmasına karşın çok rahat anlaşılan bir dili var. Ben edinmeden önce kitapla ilgili bazı yorumları okumuştum. Genelde başlarının ve aile soy ağacının anlaşılamamasından şikayet ediliyordu. Ama ben böyle bir sorun yaşamadım açıkcası. Dedim ya çok sevdim bu kitabı...
Ammu, Rahel, Estha ve Velutha....


"Rahel gelene kadar Estha'nın kafasının içi dingindi. Ama Rahel gelirken, geçen trenin sesini ve trende pencere kenarında oturunca insanın üstüne düşen ışığı ve gölgeyi de getirmişti..."

"Çocukların basit, doğru bildiğinden şaşmayan bilgelikleri..."

"Ne yaşlıydılar. Ne genç. Ama yaşanabilir, ölünebilir bir yaşta."

Tatil başladı.....


Tatil başladı:))) Tüm çocuklar güzel bir 15 gün geçirip bol bol dinlenmeyi hakettiler....
Biz de tatilin ilk gününde Urla'daydık. Dedemiz kemoterapi gördüğü için geçen hafta gitmemiştim. Çocuklar okuldan hastalık taşıyabilirler malum vücut zayıf düşüyor ilaç sonrası. Dün gittik hasret giderdik. Hem de halamızla sahilde güzel bir yürüyüş yaptık...





22 Ocak 2015 Perşembe

Şövalye bere...


Sanırım birkaç yıldır çocuklara yönelik hediyelik baykuşlar dışında elime yün almamıştım. Eh elim bu kış yüne değmiş oldu:)))

Deniz ne zamandır farklı bir bere diyordu. Mevcut aslınla beresine makasla göz açınca!!! yenisini örmek şart oldu. Netten baktın bir ejdarhalı seçti ki bana zordu, birde bunu...Nette şöyle bakınana kadar bu berenin popüler olduğunu bilmiyordum. Büyükler için bile bol bol bile örülmüş...



Deniz'in hevesi yüzünden bir akşamda bitti. 4 zincir çekip 14 trabzan örerek başladım bereye. Her sırada 14 arttırma prensibini benimseyerek kafa ölçüsüne göre büyüttüm. Sonra arttırmadan aşağı doğru devam ettim. Yine kafa ölçüsüne göre bitirip kulukları kapatan kısmı ördüm. Bu kısımda Deniz uyumuştu, biraz daha uzun olsa olacakmış.

Ön kısmı da 5 zincir ve içini sıkiğne doldurarak başladım. Önce 3 ve 5 tane sıkiğne sonra trabzan olarak devam ettim. Düzden örerken trabzan, geri dönerken sık iğne yaptım ki daha düz dursun.

İlk yaptığım beyimizin yüzüne küçük geldi. Sabah onlar kahvaltı yaparken yarıya kadar söküp yeniden ördüm. Tabiki aceleden renkleri atlarkenki ipler kaldı. Deniz sıpası okulda bunlar fazla deyip makasla kesmiş. Hadi akşama yeniden tamir. Kenarlarını sıkiğne ile kapattım bu kez:)))

Arka fon pek dağınık çıkmış görmeyin artık....

21 Ocak 2015 Çarşamba

Okuma Şenliği Kış-1. ay raporu



 Pınar'ın düzenlediği Okuma Şenliği'mizde bir ayı daha geride bıraktık. Ben her ne kadar şenlik başlarken okumalarımı azaltacağım desem de fena bir ay geçirmedim sanırım. Bunda İzmir'in alışık olmadığı aşırı soğuklar etkili oldu tabiki. Bizim ev sobalı, öyle olunca az bir nete girme sonrasında sıcacık odada bol bol okuma:)))


1. Kategori (10 puan): Altın Kitaplar Yayınevi'nden bir kitap. 
Gece Gündüz/ Necati Göksel/ 302 sayfa/ Altın Kitaplar Sevgili

3. Kategori (10 puan): Fantastik kurgu/bilim kurgu/distopya/steampunk vb. türde bir kitap.
Zaman Temsilcisi/ Peter Ward/ 345 sayfa/ altın bilek yayınları

5. Kategori (10 puan): Bir şiir kitabı.
İlyada/ Homeros/ 572 sayfa/ Panama

11. Kategori (10 puan): Mektuplardan veya anılardan oluşan bir kitap.
Babaya Mektup/ Franz Kafka/104 sayfa/ Can Yayınları

15. Kategori (10 puan):Goodreads'in "Ölmeden Önce Okunması Gerekn 1001 Kitap" listesinden bir kitap.
Küçük Kadınlar/ Louisa May Alcott/ 292 sayfa/ İş Bankası Yayınları

16. Kategori (10 puan): Bir aşk romanı.
Denizden Gelen Mektup/ Nicholas Sparks/ 320 sayfa/ Altın Kitaplar


17. Kategori (10 puan): Size veya aynı evde yaşadığınız kişilere ait olmayan bir kitap.
Arapların Gözüyle Haçlı Seferleri/ Amin Maalouf/ 356 sayfa/ telos

18. Kategori (Her kitap 10 puan, 2 kitabı da okuyana ekstradan 20 puan, toplam 40 puan)Bir Türk, bir yabancı yazardan birer öykü kitabı.
Gece Vardiyası/ Fakir Baykurt/ 214 sayfa/ Remzi Kitabevi

19. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 30 puan, toplamda 70 puan): Şimdiye kadar hiç kitabını okumadığınız dört yazardan birer kitap. Yazarların ikisi Türk, ikisi yabancı, ikisi kadın, ikisi erkek olmalı.
Kızıla Boyalı Saçlar/ Kostas Mourselas/ 476 sayfa/ Om yayınları
Gibi/ Ali Smith/ 308 sayfa/ Everest
Yitikler Denizi/ Nehir Yılmaz/ 151 sayfa/ yitik ülke yayınları
Gece Kelebeği Perperık-a Söe/ Haydar Karataş/ 255 sayfa/ İletişim Yayınları

 20. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 40 puan, toplam 60 puan): Pulitzer veya Man Booker veya Goncourt veya Nebula veya Hugo ödülü kazanmış veya bu ödüller için finalist olmuş üç kitap. 
Sirte Kıyısı/ Julien Gracq/ 296 sayfa/ YKY Yayınları (1951 Goncourt ödülü)

22. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 40 puan, toplamda 70 puan): Türk bir yazardan bir üçleme veya aynı seriye ait üç kitap.
Dağın Öteki Yüzü üçlemesi / Yaşar Kemal
Ortadirek/Toros Yayınları/ 388 sayfa

14 kitap,  4370 sayfa okumuşum bu ay...
140+43+30 eşittir 213

19 Ocak 2015 Pazartesi

Gece Kelebeği/ Perperık-a Söe



"Elinizdeki kitapla ilgili olarak size sadece şu kadarını söyleyebilirim: Alın ve okuyun. Okuyup bitirdiğiniz zaman, Haydar Karataş’ın bu romanının,
Yaşar Kemal ve Cengiz Aytmatov’un romanları ayarında bir roman olduğunu
göreceksiniz. Büyük bir insanlık trajedisini roman tadında okumak istiyorsanız,
yine alın, okuyun derim. Hayatta beni üç roman ağlattı. Biri, 1965 yılında, on dokuz yaşındayken okuduğum, John Steinbeck’in Gazap Üzümleri romanı; ikincisi,
dört-beş yıl önce okuduğum ve tanıtımını yaptığım, Robert Sabatier’in İsveç Kibritleri; üçüncüsü ise, şu anda elinizde tuttuğunuz Perperık-a Söe."
Gün Zileli - Yazar


 Nerden duydum bu kitabın adını anımsamıyorum ama konusunu bilmeden elime aldım. Okuma Şenliği'nin 'hiç okumadığınız bir yazardan kitap' kısmı içindi. Daha kitabın ilk sayfalarından itibaren "neden bu kitabı ben duymamışım" diye hayıflana hayıflana okudum.

Kitap, küçük bir kürt kızının dilinden 1938'de yaşanan Dersim olaylarını anlatıyor. Ama sadece 38'le kısıtlı kalmıyor. Dönem dönem yaşanan sürgünler, yoksulluk ve en önemlisi de açlık...O kadar sade bir dille anlatılmış ki olayları tarih anlamında bilseniz bile inanamıyorsunuz yaşananlara. Mesela küçük bir çocuğun ıslak çamuru yemesi, sonunda ölüm olabildiği halde gülüng denen bir otla açlığın giderilmeye çalışılması..

Gün Zileli aslında ilk cümlesinde özetlemiş kitabı. Alın ve okuyun...
 

18 Ocak 2015 Pazar

Deniz ve satranç turnuvası


Dün yazmıştım. 2 gündür Deniz'in satranç turnuvası vardı. 6 maçtan 3'ünü kazandı. İlk girdiği turnuva olması ve yaş grubu olarak biraz büyüklerle oynaması (kendi grubunda kontenjan dolmuştu) düşünülünce gayet iyibir başarı...


İki gün boyunca sabahtan akşama kadar Gölet'teydik. Devrim'in biraz işleri vardı o ve Ada öğleden sonraları geldiler. Maçlar arası epey zaman olunca dolandık, fotoğraflar çektik...Dünya fotoğraf var. Bir kısmını ara ara paylaşırım artık...




17 Ocak 2015 Cumartesi

Satranç turnuvası ve Gölet


Bugün Deniz'in ilk satranç turnuvası vardı. Deniz satranç bilmesine karşınciddi ciddi ilgilenmeye bu yıl başladı. Güzel bir spor ve umarım devam ettirir..Bugün 3 maçtan birini kazanabildi. Yarın da 3 maçı var.
Buca Belediyesi'nin düzenlediği turnuva Gölet'te olunca fotoğraflarda kaçınılmaz oldu tabiki...




Ördekleri-kazları beslememek olmaz...


15 Ocak 2015 Perşembe

Bu kadar kıskançlık yeter özüme döneyim ben....


Dün arkadaşların motif battaniyelerini kıskanıp kendi yaptığımı paylaşmıştım. Bugün yine odunlarım var sahnede.

Ben bu takoz kitap tutucularını pek sevdim. Devrim bana zımparalasın ben bol bol yapmayı planlıyorum bunlardan. Sevenlere hediye ederim dimi ama:)))

Zaten baktı yapıp duruyorum "Hastanenin orda oluyor bazen takoz görürsem getireyim" dedi Devrim...


Bu seferki horozlu. Bunu daha bir sevdim. Bek canlı birşey oldu sanki. Yine takoz zımparalandı. Uygun model kıl testere ile kesildi, boyandı. Bacaklar ayrı bu arada. Diğer gövdeyi ise bütün olarak kestim. Sprey vernik ile vernikledim oldu....

14 Ocak 2015 Çarşamba

Kıskandım.......



Şu soğuk günlerde örgücü arkadaşlar ördükleri battaniyeleri paylaşıp duruyorlar. Kıskandım ben de paylaşıyorum işte:))))

6 yıl kadar oldu sanırım bunları öreli ama pek kullanılamadı. Ördükten kısa süre sonra çocuklarda alerji çıkınca kaldırmıştım, bir daha da kullanmadım. Aslında kullanmalı artık çocuklar iyi çünkü.

Birini tığla birini şişle örmüştüm ben. Ördüğüm dönemde ne sıkılmıştım anlatamam....Blogcu zamanında yayınlamıştım, baktım da blogspotta yok yeniden paylaşayım dedim...

12 Ocak 2015 Pazartesi

Bir geri dönüşüm hikayesi daha...




Benim bloğu takip edenler artık biliyorlarki Devrim ve benim için geri dönüşüm vazgeçilmez bir olgu. Atmaya kıyamıyoruz, atana kızıyoruz....

Alttaki fotoğrafta görülen mutfak rafı da geri dönüşüm. Çekyat kolundan yapılma...


 Bir kaç hafta önce Urla'dayken bulduk yukarıdaki dolabı. Bu halde değildi tabiki...Almanya'da yaşayan ve tatillerde gelen komşuları yeni mutfak yaptırmış, eski dolap parçalarını da yolun kıyısına koymuş. Devrim işine yarar parçaları topladı geldi. Yukarıdaki dolabın kasası, ön kapakları ve bir yanı vardı. Hazır sayılır. Çünkü en zoru kapak yapmak.


Ivır zıvır koymalık dolap yaparız diye almıştık o parçayı. Sonra yapıldıkça pek güzel oldu. Altta içi görünüyor. Paletlerden raf yaptı Devrim. Alt kısmını da paletlerden yaptı. Bir güzel zımparaladı onları önce, ben de vernikledim. Ayak aldık bir de. Eeee pek güzel olunca ben bunu mutfağa transfer ettim:)))

İlk başta üstüne öylece bir parça koyacaktık ama mutfakta kullanmaya karar verince üstüne yine paletlerden masa olarak da kullanabileceğim bir parça istedim ben. Çünkü burada daha önce masa vardı ama sadece masa olarak kullanılıyordu haliyle. Şimdi hem dolap (ki içi o kadar çok malzememi aldı ki) üstü masa....

Bu sabah esti önüne bir de peçete transferi ile süsledim. Üst verniğini de dün yapmıştım, iyice kurudu-havalandı.

Dolabın maliyetine gelince; 1 kutu beyaz sprey boya ve Devrim'in emeği (buna paha biçilemez tabiki)



9 Ocak 2015 Cuma

Filli kitap tutucu.....



Noel babalı kitap tutucudanh sonra bir ikincisi filli oldu. Arkasındaki kütük oldukça sağlam ağır bir şey. Yine Devrim baba zıpparaladı odunumu...


Kıl testere ile yaptığım kesimlerden biri fil idi. Burada kullandım filimi. Griye boyadım, permanent kalemle kulak, hortum gibi detayları belirledim. Kütüğe yapıştırdıktan sonra hepsini birlikte vernikledim...

6 Ocak 2015 Salı

Kar fotolarına devam



Ben dünün şanslılarındandım sanırım. Özellikle merkezi yerlerde karla bu denli haşır neşir olan pek olmamış. Devrim dün işe giderken bile kar yoktu yollarda diyor ki o Limontepe taraflarından geçiyor. Oralar tepeliktir.


Bir panaroma denemesi. 4 kareden oluştu..