30 Haziran 2013 Pazar

Pazar...




"Bugün pazar, şimdi ne yemeği yapacağım ben" diyerek tembellik yapan anne menüsü....Karpuz, peynir, bahçeden üzüm....

Deniz keyfi.....


Bu yıl denize ilk ayak basışımız değil ama tam gün orman kmpı keyfi anlamında ilk oldu. Epeydir hafta sonlarını ya Gezi protestolarında ya da Urla'da geçirdiğimizden tüm gün deniz keyfi yapamamıştık. Ben çok seviyorum sabah erkenden suya gir, çık semaverdi pişmiş çayınla kahvaltı et. Öğle sıcağında ağaç gölgesinde kitabını oku, hamağa bin..(hoş bu kez hamağımızı minik bir bebeğe kaptırdık. Başka bir kampçı ailenin bebeği için izin istedilerde)
Annem de geldi bizimle. Dinlendik geldik. Fotoğraf makinemi toza çıkartmayı pek sevmiyorum. Zaten güneşin tepede olduğu saatlerde pek de iyi sonuçlar olmuyor. Bu kare de eve dönüş toparlanmaları sırasında çekildi. Deniz pek bir komik göründü gözüme....

28 Haziran 2013 Cuma

Kömür ateşinde faaliyetler



Hafta sonu Urla'da bol bol erik topladık. Orada bir ağaç var meyvesi öyle bol ki. Birkaç eve yetiyor...Biz de topladığımız erikleri pazar günü dönüşte hemencecik halletttik. Devrim bahçede ateş yaktı, erikleri kaynattık, suyunu çıkarttık. Posalarını ayırıp şekerle buluşturup yeniden kaynattım ki erik marmalatı oldular...Üşendim bu yıl erik pestili yapmadım..
Bu yıl kayısı ağacının da meyvası iyiydi. Ondan da reçel yapayım dedim. Babamız bir ara unutmuş azıcık dibi tutmuş reçelimizin:)) Hoş benim tatlı sever erkekleri bu durum etkilemez.....

27 Haziran 2013 Perşembe

Ada'daki ev


Can yayınlarının 5 liralık kitap kampanyasından almıştım bu kitabı. İlk kez Nilüfer Kuyaş kitabı okuyorum. Yer yer küçük sıkılmalar yaşasam da sevdim bu kitabı...Konu tam beklediğim gibi değildi aslında. Bir ayrılış hikayesi daha başka hayal etmiştim. Sıkılmalarım belki de bu yüzden....

""Sevmek, kaybetmek, bırakmak... Nilüfer Kuyaş`ın ikinci romanı Ada`daki Ev, ayrılış travması üzerine yürek burkan bir hikâye. Kuyaş, ilk romanı Yeni Baştan gibi bu kitabında da Türkiye`nin siyasi çalkantılarla dolu bir dönemine bakıyor. Romanın kahramanı genç kadın ülkesini terk etmek üzeredir, son birkaç ayını geçirmek için Ada`da ev kiralar. Ancak bu ev, çok geçmeden ona gitmenin kolay olmayacağını gösteren karanlık, korkulu bir yere dönüşür. Ada`daki Ev, büyük, güzel ama olanaksız bir düşü gözler önüne seren önemli bir yapıt. "Nihayet eve girdiğinde aynı his geri geldi. Başka birisi daha vardı odada. Lambayı açmak üzere uzanmıştı ki o saniye gördü ve ne gördüğünü anlamamak için beyni bir süre durdu. Gerçeklikten kaçmaya çalıştı, bir gölge oyunudur, diye umutlandı. Ama değil.""

26 Haziran 2013 Çarşamba

Sahaf ziyaretleri....



Birkaç yl önce Devrim Ada için Teksas kitapları almıştı. Ben hiç okumam bunları ama Ada pek sevmişti. Sevgi Yolu'ndan ikince el alıyordu (fotoğrafta ince olanlar) Ada bunları okumaya epey bir ara verdi bir ara b arada  okumayı öğrenen Deniz'in bu yılki favorileri arasına girdiler. Hatta kitap fuarından ikisi de bu tür kitaplar seçmişti kendilerine. Neyse uzatmayayım Devrim yine alayım diye aramış o ince olanlardan bulamamış. Ni ye özellikle onlardan aradığımıza gelince hikaye devam ediyormuş. Bizde 8'e kadar var. Gerisini istedi çocuklar.

İstanbul'a gidince sahaflardan buluruz dedik çocuklara. Beyazıt'taki sahafları bilenler bilir. Epey büyüktür orası. Malesef orada Zagor varmış. Bulamadık yani. Ama Devrim ve ben kendimize ikinci el kitaplar aldık:)) Hani az göründüğüne bakmayın. Daha gezecektik ve elimizde kitapla dolaşmak hele ki sıcakta...Yani frenledik kendimiz....

Adalar dönüşü bu kez Kadıköy'deki sahafları dolandık bir de. Orada Büyülü Dükkan adında bir yer tavsiye ettiler bize. Sadece çizgi roman satıyor. Meraklılarına tavsiye ederim. İstediğimiz eski baskılardan bulamadık ama yeni baskı olanlardan seçti çocuklar....Dönüp dönüp defalarca okuyorlar bunları.

25 Haziran 2013 Salı

Martılar....








Ada yolunda martılar......

Son durak Bayramoğlu...







İstanbul gezimizin son durağı Bayramoğlu oldu. Devrim'in üniversite sıralarından arkadaşı Özcan ve eşi Sema'nın misafiri olduk orada. Özcan'ın ailesi Ödemiş'de olduğu için onlar her yıl geliyorlardı bize. Yaz dönemi Bayramoğlu'nda ev kiralıyorlar biz de oraya gittik. Çocuklar için daha eğlenceli oldu illa ki. Her ne kadar sürekli gezmiş olsak da apartman hayatına alışkın olmayan sıpalarım ve benim için kimi zaman sıkıntılı olmuştu gezimiz. Burada ise rahattılar. Site içinde top oynadılar, havuza girdiler.  Hatta Ada  "Can annemlerle gittis ben sizin çocuğunuz olayım" noktasına bile geldi : ))) Sürekli denize gittiğimizden mi bilmem havuz ikisinin de pek bir hoşuna gitti...

Bu arada bu gezi Deniz için epey bir gelişmeyi de beraberinde getirdi. Mesela bisiklet. Hep mızmızlanan,düşmekten korkan çocuk Ada gezisinden sonra bisikletçi kesildi başımıza. Ki bu bizi fazlasıyla mutlu ediyor. Can'a bakarak havuzda da şu elinde tuttuğu straforu bıraktı mesela. Hafta sonu Altınköy'deydik. Orada bile birşeysiz yüzmeye çalıştı.

24 Haziran 2013 Pazartesi

İstanbul günleri- Büyük Ada





 Kabul bir İstanbul'a çok yazı oldu ama çok dolaştık bol bol fotoğraf çektim. Daha çok foto paylaşasım var da cidden çok çektim. 2 gündür gelip gidip düzenliyorum bitiremedim hatta....

İstanbul'da benim için olmazsa olmaz bir yer de Adalar. Mümkün olsa oğluşlarımı döndüne de götürürdüm. Zaman sorunu Büyük Ada ile yetindik sadece... Yani Ada ismini aldığı adalarla tanıştı İstanbul gezimizde. Aslında bir ara gidişimiz zora girmişti ama neyse ayarladık bir günü ayırdık oraya.

Devrim bisiklet turu yapalım diye tutturdu. Ben Deniz yüzünden karşı çıktım. Neyse surat murat babamızın dediği oldu. Ve Deniz beni utandırdı....15 km'lik büyük turu yaptık ve hatta üstünede epey bir iskele civarında dolandık. Deniz doyamadı çünkü. En hoşu da dik yokuşlardan inerken kıkır kıkır gülüp "uçuyorum" diye bağırmasıydı...Düştü de elbette. Ama bu kez düştüğü için vazgeçmedi.


 Yanımıza biraz atıştırmalık almıştık. Denizi seyrederek dinlendik bir süre...



 Bunlar da rüzgarda uçuşan saçların futbolculara benzemiş haliymiş....


İyice yorulduktan sonra iskelede balık ekmeklerimizi yiyip Ada'ya veda ettik.....

23 Haziran 2013 Pazar

İstanbul günleri-Miniatürk

 Eminönü'nde kısa bir mola.....

 Aslında İstanbul yolunda çocuklara sunduğum seçenekler arasında eledikleri bir şıktı burası. İlgilerini çekmemişti. Biraz benim zorlamamlagidildi yani. Ama oraya gidip de dolandıkça epey bir sevdiler. Deniz bu geziden sonra gördüğü camilere, tarihi yapılara farklı gözle bakmaya başladı en azından...


 Ada stad minyatürüne takıldı kaldı:))) Ah bu futbol....



 Gerçeğinden de geçtiler minyatüründen de...



 Deniz çekti bunu...

 Minyatürlerden sonra arabayla boğaz turu attık. Arada mola verip şöyle bir boğaz havası çektik. Hani vakit olsa da boğazda yürüseydik doyasıya....
Boğaz turumuzun varış noktası Bahçeköy oldu. Biz vakti zamanında Devrim'le çok gelmişizdir buralara. Rumelihisarüstü'nde otururken bisikletle Belgrad ormanına gelirdik. Bu fidanlıktan da Göknar ve Mavi Ladin fidanları almıştık. Devrim baba yine fidan diye tutturdu ama İzmir'de olmuyor vazgeçirdik. Dolandık çıktık fidanlıktan....

Tam anlamıyla koşuşturmalı İstanbul gezimize cuma günü noktayı koyduk. Sabahın beşinde yola çıkıp öğlen evimize vardık. Şöyle bir üstünden temizlik çamaşır yıkama falan akşamına anneannemize karnelerimizi göstermeye gittik. Cumartesi sabah da Urla'ya dedemize gittik. Bugün yeniden evimdeyim. Çookk özlemişim çok...

21 Haziran 2013 Cuma

İstanbul günleri-Akvaryum


 İstanbul boğazı kısmını çok güzel hazırlamışlar.







 Türkiye'nin tek buzdağıymış:)))) ışık olayı maviden öteye gidemedim...



İstanbul'a gidişimiz çok ani oldu. Devrim 2 günlüğüne gidip gelmeyi düşünüyordu, ben karşı çıkınca ani izin alıp yola çıkıldı. Kısa sürede küçük bir program yapmaya çalıştım. Hani amacımız Gezi Parkı'ydı ama çocukların görebileceği yerleri de es geçmek istemedim. Bunlardan biri de akvaryumdu. Turkuazoo'ya göre Florya'daki İstanbul Akvaryum'un çok daha güzel olduğunu söylediler bize. Aslında diğeri kaldığımız yer çok yakındı ama.....Sultanahmet gezimiz sırasında oradan servis kalktığını öğrendik. Saatlerini öğrenip akvaryuma gittik. Gerçekten muhteşem bir geziydi. Akşama ayrı bir programımızda olduğu için biz turu 2 saatte tamamladık ama daha uzun da sürebilir. Dinlene dinlene gezilecek bir yer.