29 Şubat 2012 Çarşamba

Kartalkaya'yı Ateşleyenler

Hayalin bir dağın tepesine karlarla kaplı olsa da ateşle iz bırakmak kadar zor bir şey olsa bile peşini bırakma. Önce hayal eder, sonra o hayale inanırsın; nasıl yapabileceğini tasarlar ve denersin, yılmadan. Yeterince denersen, neden olmasın?

Onlar tam da bunu yaptı. Karlarla kaplı Kartalkaya’nın zirvesine ateşle iz bırakabileceklerine inandılar. Burn, sadece ihtiyaç duydukları cesaret ve enerji desteğini sağlayarak bir hayali ateşledi. Onlar da tutkularının peşinde yola çıktılar. Boardlarını hazırladılar, pompalarla modifiye ettiler, rampalarını kurdular ve kaydılar. Olmadı, baştan aldılar, onları amaçlarına ulaştıracak şartları gerçekleştirmeyi başarana kadar, tekrar tekrar.

Ve 3. gün de bitip gece yarısı olduğunda Kartalkaya’da istedikleri ateşi yakmayı başardılar. Çektikleri videoyla da ‘İçindeki kıvılcım nasıl kocaman bir ateşe dönüşür’ü hepimize gösterdiler. Tutku ve cesaretle yanmayacak ateş yoktu, inandık. Burn, gençleri tutkularından başka bir şeye kulak asmadan, istediklerini alana kadar denemeye, vazgeçmeden denemeye çağırıyor. Tutkuları cesaretle besleyen kocaman bir ateş yakmak için Burn gençleri ateşlemeye devam edecek.

İçindeki kıvılcımı farket ve büyüt. Burn ateşler.

http://www.facebook.com/BurnTurkiye

Bir bumads advertorial içeriğidir.

28 Şubat 2012 Salı

delilik mi can sıkıntısı mı...



Dün akşam elimdeki çarpı işi pano bitince boşluk oldu bir an. Yeni bir tane var kafamda ama iplerim yok (bizim bu civarda istediğim gibi birşeyler bulamadım) Ne yapsam derken panoların kenarından artan ama ben tarafından atılmayan ince etamin şerit gözüme çarptı.


İnceliği o soda kapağı kadardı işte. Birşeyler olur diye yine atılmamış soda kapakları çıktı hemen ortalığa. Kalemle çizip içine girecek kadar kestim kumaşı. 6 tane böyle birşey çıktı ortaya. Öylesine kafama göre içlerine sığabilecek desenler yapmaya çalıştım.

Aslında hiç bana göre bir çalışma değil. Ben sevmem küçük işleri. Hele de böyle minik kumaşı tut, ipi sabitlemeye çalış. Kumaş atar bir taraftan....Ama taktım ya yapılacak işte.

Arkalarına küçük küçük kestiğim mıknatısları da yapıştırdım. Oldu size buzdolabı magneti.

Ben yaptım diye demiyorum duruşu hoşuma gitti. Birde verniklenebilir bunlar. Farklı bir süs olur işte....

27 Şubat 2012 Pazartesi

elmalı kek






Ben keksever biri değilimdir. Ama elmalı-tarçınlı kekin pişerken yaydığı kokuyu çok seviyorum...

Normalde elmalı keki yaparken elmalı kekin içine eklerdim. Bu kez böyle üzerine dizdim. Deniz'in tepkisi çok hoştu "ooffff kek nefis" Bu da bana yetiyor tabiki:))

Tarifine gelince;
2 yumurta, yarım su bardağı şeker, yarım su bardağı sıvı yağ, yarım su bardağı pekmez, 1 su bardağı süt, bir tatlı kaşğı tarçın, kabartma tozu, aldığı kadar un...

Malzemeleri sırasıyla ekleyip çırptım, Kek harcımı cam tepsiye döktükten sonra üzerine elma dilimlerini dizdim. Pişince de oğluşlarım afiyetle yediler...

26 Şubat 2012 Pazar

pizza ve bahçe...

 Bu kedi bir süredir bahçemizin misafiri. Deniz bir güzel doyurdu onu...


 Çocukların isteğiyle koca bir tepsi pizza yapıldı bugün...

 Bu da diğer bir kedi. Bir gözü zarar görmüş. Deniz bir kendi yedi bir onlara yedirdi..


Bugün kapalı da olsa ılık bir hava var İzmir'de. Malesef haftaya soğuklar geliyor yine. Hatta eksileri bile görecekmişiz. Asmaları budayacaktık bir hafta daha erteleyelim dedik.

Yine biraz belleme yaptı Devrim. Ağaç dikti. Çocklar bir güzel oynadılar. Tüm oyuncaklar çıktı ortaya yayıldılar koca bahçeye. Bende biraz çapa yaptım sonra öğlen yemeği için pizza, kek yaptım oğluşlara. Şimdi Deniz babasıyla bahçede balık ayıklıyor....

Ada yok hiç...Bu sıralar fotoğraf çektirmek istemiyor. Çektiklerim hep kaçak. Bugün zorlamadım.

Pizzamızın tarifine gelince. Benim klasik mayalı poğoça hamurumu kullandım.
Yarım su bardağı sıvı yağ, bir su bardağı ılık su, bir su bardağı ılık süt, bir paket kuru maya, az tuz-şeker, unu tam buğday unu ve beyaz un karışık kullandım bu kez.
Hamuru yoğurup yarım saat kadar dinlendirdikten sonra tepsiye göre açtım. Üzerine domates ve sarımsakla hazırladığım sostan gezdirdim. Yarısında sucuk, sosis, beyaz peynir ve kaşar var. Yarısında ise ekstra yeşil-kırmızı biber, yeşil-siyah zeytin.
Ada ve Deniz zeytin, biber yemedikleri için onların tarafına eklemedim...

Ece Sükan Benim Bloguma Yakışan Sony VAIO'yu Seçti... Sıra Sende!

Sony, en renkli VAIO serisi için Ece Sükan'la güzel bir işe imza attı. Ünlü moda ikonu Ece Sükan, benim bloguma yakışacak olan rengi belirledi. Blogları tek tek inceleyen Ece Sükan içerik, tasarım ve duruşa göre 6 farklı rengi olan Sony VAIO içinden bana kırmızı VAIO'yu seçti.

sony-vaio Ayrıca Facebook üzerinde yapılmış özel bir aplikasyonla Ece Sükan profil fotoğraflarını inceliyor ve sana yakışan Sony VAIO'yu belirliyor. Sen de fotoğrafa tıklayarak Facebook üzerinden VAIO kazanma şansı yakalayabilirsin…

Bir bumads advertorial içeriğidir.

25 Şubat 2012 Cumartesi

8x4 Deodorant Rumeli Hisarı'nı Yıktı!

Daha önce Galata Kulesi'nde yaptığı project mapping ile dikkatleri üzerine çeken 8x4, yeni ürünleri olan Beauty ve Beast için bu sefer de Rumeli Hisarı'nda görkemli bir project mapping uygulaması yapmış. Fantastik gösteriye, hepimizin yakından bildiği Güzel ve Çirkin masalı ilham vermiş. Birbirine kavuşamayan iki aşığın kötü niyetli ejderhaya karşı olan savaşı konu edilmiş. Ejderha masalın sonunda 8x4'ün yeni kokularına yenik düşüyor ve aşıklar kavuşuyor.

Bu arada söylemeden edemeyeceğim; 8x4 gerçekten de hoş ve güçlü kokulara sahip... Deodorant özelliğinin yanında bir parfüm gibi de rahatlıkla kullanılabilir. Gösteriyi Rumeli Hisarı'nda seyredemeyenler için aşağıda paylaşıyorum.

8x4 dünyasını Facebook'tan takip etmek isteyenler; http://www.facebook.com/8x4Turkiye

Bir bumads advertorial içeriğidir.

güzel bir gün










Güzel bir gün geçirdik bugün. Oksijenin dibini bulduk sanırım. Hatta gün sonunda çok yorulan Ada ve Deniz öyle böyle eziyet etmedi....

Dün akşam gittik Urla'ya. Çocuklar dedelerinin yatağında yatmayı pek seviyor. Bunda odadaki televizyonun da etkisi var tabiki. Bugünse rotamız saahildeki parktı. Önce bugüne ait ödevler bitirildi. Devrim babası ile birlikte biraz odun kesti. Çocuklar derede kurbağa aradılar. Ben ne kadar uzaklaştırmaya çalışsam da arkamı dönünce ikisini de su kenarında buldum:))

Parka bisikletle gidildi. Orada epey de oynadı yoruldu çocuklar. Dönüşte bir de bahçede semaver yakıp dışarda yemek yedik. Hava o kadar güzeldi ki bugün içeri giresimiz gelmedi. Ama dediğim gibi acısını da bizden çıkarttı veletler. Gözünün üstünde kaşın var deyip hır çıkardı ikisi de sızıp kaldılar sonra.....

24 Şubat 2012 Cuma

eskitme çerçeve



Çok sevdiğim bir teknik mumla eskitme. Yine aynı şekilde yaptığım bir çerçeve.


Alt zemini koyu kahverengiye boyadım. 2 kat boyadıktan sonra mum sürdüm her tarafına. Daha sonra da kapanana kadan krem rengi ile boyadım. Boyam kuruyunca da peçete transferi yaptı. Ve vernik...

Gemiler denizde süzülmeye başladı bile. Martılar da üzerlerinden onlara eşlik ediyor. Hadi binip gidelim sıcak diyarlara....

23 Şubat 2012 Perşembe

binalaştırılıyoruz,,,,,


Benim balkonumdan görünen bir çalışma. Düne kadar burda müstakil tek katlı, bahçeli bir ev vardı. Dün yıktılar. O kadar çabuk oldu ki. Aslında bir kaç haftadır kapı-pencereleri sökülüyordu. Belli ki müteahhite verilmiş. Yerine modern bir bina dikilecek. Son zamanlarda o kadar çok oluyor ki bu bu...Ama bu eve daha bir üzüldüm nedense. Ki içindekileri de hiç tanımıyorum...

Benim evimde müstakil, bahçe içinde. Üst katımızda öğrenci kiracımız var sadece. Bu evi yıktıklarında kendimizindiki düşündü. Her bir metresinde Devrim'in ve benim parmak izlerimiz var. Ne emek verdik



" İstanbul'dan İzmir'e taşındıktan sonra 1.5 yıl hem gazete ilenlerıyla hem de sokak sokak dolaraşarak aramıştık oturacağımız evi. Müstakil, bahçeli ve güneye bakacak. Burayı gazeteden buldum. Her şey tamam. Ama nasıl kötüydü anlatamam. Eve bakarken içinde insan vardı utandık tam bakamadık. Evin odalarının tabanı kara betonmuş. Mutfakta küçük bir göl vardı belli ki tavandan ciddi bir sızıntı var. Salonda bir duvar yarıya kadar yeşermiş resmen. Koridorun tavanları kara grimsiydi. Ev iki parçada yapılmış bir kısmı oldukça eski, sonradan gelin gelmiş büyütülmüş. Ama o ara nokta iyi yapılmamış ciddi rutubet vardı.

Elimizdeki para almaya bile yetmedi içinin yapabildiklerimizi hep kendimiz yaptık. Devrim şu an çalışma odası olan odanın tavanını bir ayda yeniden sıva yaptı mesela. İlk işçiliği:)) Çatıyı elektrik süpürgesi ile süpürüp izalosyon maddesi sürdük idareten. Zaman içinde çatıyı kapattırdık (şimdi ev var orada) pencereleri yaptırdık, eve ikinci bir kat duvar ördürdük izalosyon amaçlı. Daha yeni doğmuş Deniz, üç yaşında olan Ada'nın da hakkını yememek lazım....

Bahçe de tam bir faciaydı. Miras diye kimse dokunmamış. Tek tek taşları ayıkladık, otları yolduk, Öylesine taşlar vardı bahçe sınırında. Her ikimizinde ortak ilkesi çok acil değilse borç yapmamaktır. Para yoktu o dönem cebimizde ama okula gelip geçen çocuklar bahçedeki gülleri kopartıyor meyvelere zarar veriyordu. Devrim'le birlikte kazıp beton döküp bahçe duvarı yaptık biz de. Kabul biraz yamuklu oldu ama.

Hatta kaldırım kenarlarında kalan toprağıda ben günlerce pirinç ayıklar gibi taşlarını ayıkladım. Şimdi orada fıstık çamı, demir ağacı, keçi boynuzu, dut, limon çamı, çiçekler var. Eskiden insanlar çöp poşeti bira şişesi bile atıyordu..."

Sıkmamışımdır umarım. Ama ben o evdede  bir emek olduğunu düşündüm bu emek bir dozerin altında çiğnensin yazık....Her yer bina...

Bu kadar bina şehirlere de zararlı. Bakın bu habere. Gökdelenlerden şehir yırtılmaya başlamış. Bahçeli müstakil evleri yıkıp, yeşili katlediyoruz. Yeşillikleri saksılara mahkum ediyoruz. 



22 Şubat 2012 Çarşamba

buzdolabı magneti ve deniz...

 Deniz kokulu peçemle yapıldı. Alttaki deniz kısmını parçaparça gelişi güzel keserek yapıştırdım. Koyulu açıklı olsun diye...



Bunu da severek yaptık kendime. Hamur kabartma yaptım. Peçete değil fotokopi çektirdiğim resimlerle süsledim.


Daha önce yılbaşılısını paylaştığım buzdolabı magnetlerinin deniz temalısı karşınızda.

Ben bu hafta siz yazı getireceğim dedim ama meteoroloji haftaya yeni bir  soğuk geliyor diyor. Gıcıklar....İzmir'de resmen bahar havası var bu hafta. Yeni bir soğuk....Düşüncesi bile sinir bozucu..

21 Şubat 2012 Salı

deniz kokulu çerçeve




Deniz temalarına devam. Bu yaz ya gelecek ya gelecek....

Bugün de deniz kokulu bir çerçevem var. Koyu ve açık mavi renklerde çalıştım. Pek bir mavi oldu sanki:))
Peçete transferi ile renklendirdim. Alttaki koyu mavi kısma yine süs kumlarından yapıştırdım. Onun üstüne de deniz kabukları...

.........


Çocuklarımızı bunun gibi adamlara emanet etmemizi istiyorlar.



20 Şubat 2012 Pazartesi

yaz'ı çağırmaya devam....




Kabul havalar hala soğuk. Biraz önce baktım dışarısı 11 derece. Ama ben yaptıklarımla yazı çağırmaya karar verdim. Gelsin artık. Sadece İzmir'e değil. Kardan beyaz görmekten bıkmış memleketime. Şöyle güneşe çıkıp, çimlere yayılıp ısınmak istiyorum......

İşte yaz temalı bir çalışma daha. Şu en alttaki karton kutunun dönüşümü. Kendisi yumurta kolisiydi. Genelde pazardan alırım yumurtamı ama olmadığı bir zamanda markete başvurmuştum. Bu kutunun içinde yumurta vardı. Pek tabiki kutu atılmadı.

Önce maviye boyadım kutuyu. Yapıştırdığım kağıda uygun olarak altta bir kısmını da yeşile...Hoşuma giden deniz fenerli masalımsı bir kağıdı  iç tarafına yapıştırdım. Kenarlarını boyayarak tamamladım.

Altkısmına renkli kum yapıştırdım. Deniz kabukları ve minik kağıttan bir gemi...Resimde yıldızlar var. Çok minikler. Ama ben elimdeki peçeteden kestiğim büyük yıldızları da serpiştirdim gökyüzüne. Kapalı balkonumuzda yerini aldı. Açıkcası çok hoşuma giden birşey bu.



19 Şubat 2012 Pazar

yarın ilk cemre havaya düşecek:)))))

 Hani benim kocaman papatyalarım varya onlardan birinin içine saklanmış bu minik. Görünce fotoğraflayayım dedim. Rahatsız etmeden ancak bu kadar oldu...


 ormanlanmış bahçem

 Papatyalar:))))))

 Bu havaya semaver yakışır şimdi...


Ada ve Deniz epey oynadılar bugün bahçede. Umarım hastalanmazlar...


Yarın ilk cemre havaya düşüyormuş. Bahar geliyor yani azıcık kaldı:))))

Dün soğuktu hava ama bugün ılıktı epey. Biz de öğlen bayçeyle uğraşalım dedim. Malum yağmurlar otları pek bir büyütmüş. Çapalanacak çok yer var. Tam bahçe işleri zamanı...Ben çapaladım, Devrim belledi. Bitmedi ama başladık bir yerlerden.

Ağaçların, güllerin etrafını sarmış otları da yoldum, şu dev papatyalarımı seyrelttim bu yıl. Geçen yıl da o kadar fazlaydılar ki toprak boğulmuştu.

Sonra çayımızı demledik, küçük bir keyif yaptık. Malesef iş olunca öyle uzun uzadıya oturulmuyor. Bahçede yapacak o kadar çok iş varki...Belleme, budama, yeni ağaç diker Devrim (yer kalmadı napacak bakalım) Asmanın çardağının elden geçirilmesi gerekiyor. Günler uzasa da bize daha çok zaman kalsa...

18 Şubat 2012 Cumartesi

kitaplar....




Ben hep kitapçılardan, raflardan kitap almayı tercih etmişimdir. Elime alıp arkasını okuya okuya seçmek çok hoşuma gider. Ne zamandır ihmal ettiğim okuma işine geri dönüş yapayım dedim. (uzun süredir sadece çocuklara istediklerini okuyorum da...)

Popüler olunca kimi kitap gerçekten çok pahalı olabiliyor. Ama internetten alımlar epey avantajlı. Biz de topluca bir liste yaptık bu kez netten yaptık kitap alışverişimizi.

Alttakiler çocuklara seçtiklerim. babam duymasın'ı hemen okudum Deniz'e (biraz da kendisi okudu) çok keyifli tavsiye ederim. Bilim öyküleri de inanılmaz güzelmiş. Nette bakınırken "güzele benziyor" diyerek eklemiştim sepetime. Yanıltmadı beni. Afacanlar okulda serisi ise Ada'nı çok sevdiği bir disi. Çıkanı alıyoruz. Sanırım Türkçeye çevrilecek bir tane daha var. Ada iki günde bitiriyor. Hatta dönüp dönüp yeniden okuyor o seriyi..

17 Şubat 2012 Cuma

cümleten dökülüyoruz....


 Oğluşlar ders çalışıyorlar. Ben de yanlarında kitap okuyorum. Onlar çalışırken anneleri de çalışmalı dimi ama...

Geçenlerde yaptığım tuzlu kurabiye. İlk kez tatlılardaki gibi nişasta ekledim malzemelere çok hoş oldu. 
Yarım margarin, yarım sb sıvı yağ, bir yumurtanın akı (sarısı üstüne) mahlepli kabartma tozu (içinde tuz var ayrıca koymaya gerek yok) 4 çorba kaşığı nişasta, aldığı kadar un.

Malzemeleri yoğurup dilediğimizce şekil veriyoruz. ben bu kez kimini merdane ile açıp üçgen şekil verip içine azıcık lor koydum. Poğaça mantığı. Resimdekiler onlar... Ayrı bir hoş oldular...


Bugünlerde ev revir gibi teter teker hastalanıyoruz. Hafta başında Ada güzelimi resmen deviren bir virüsmüş. Hastanede doğru dürüst ilgilenmediklerinden ne olduğunu anlamamıştık. Dün de Deniz sabaha karşı kusarak kalktı. Ada kadar kötü olmadı ama o da keyifsiz olunca Devrim bu kez sağlık ocağına götürdü. Oradaki hekimimizden çok memnunuz. Ben gidemedim onlarla karın ağrısından kıvranmakla meşguldüm çünkü.

Doktor "salgın var rota benzeri bir virüs ama tespit etmek zor" dediş. Malum virüsler öyle kolayla tespit edilemiyor. Devrim ayran yaptı koydu Deniz'in önüne işe gitti. Bu arada veletler bana da bulaştırmış. Ben kıvranıyorum resmen ama evde hasta bir çocuk. Mecburen kalktım. Hiç sorunum yok derken akşam o kadar kötü oldum ki. Resmen Ada'nın durumuna düştüm.

Bir de üstüne nasıl becerdiysem üşütmüşüm. Ne yiyip içebiliyorum, nefes aldıkça her tarafım ağrıyor. Yaz gelcek denize gitcem derken...

(Pazar günü annemlerdeydik. Maa aile hem de. Küçük Eren'imiz hastaydı. Kusuyormuş. Bir gün önce de abisi Yağız (Deniz'le yaşıt) aynıymış. Sırayla Ada, Onur, Arif, Deniz, Doğa, abim kardeşim ve ben hepimizi dolanıyor bu meret.  

16 Şubat 2012 Perşembe

saksılara el attım...



Bir kaç hafta önce saksılara eil atmıştım. Kırmızı ve siyah olan saksıları bir güzel beyaza boyadım. Elimden geldiğince peçeteledim. Elimden geldiğince diyorum. Saksıların şekli ve büyüklüğü pürüzsüz transfer yapmamı engelledi. Ama böyle bile salındaki duruşları değişti. Mor bir köşe oldu resmen...

Annemin de balkonu için iki tane uzun saksıyı morarttım ama onların fotoğrafını çekmemişim...


 Aşağıdakiler de bilgisayar başında ve kapalı balkonda çocuklar ders çalışırken kulandıkları çöp kutuları....


14 Şubat 2012 Salı

kalp-anahtar



Düne yakışırdı sanki bu pano. Neyse bize hergün sevgililer günü olsun dimi ama...

Çok hoşuma giden timalardan biri bu. Üstelik gri ve kırmızının birlikteliği söz konusu. Benim panoma çereve azıcık küçük geldi. Ama yine de çok güzel oldu bence.



Panonun şeması da bu işte. Yapmak isteyen olursa...