31 Temmuz 2011 Pazar

Ramazana soğuk bir seçenek





Ramazan başlıyor ve havalar çok ama çok sıcak. Umarım kronik hastalığı olanlar, yaşı biraz ileri olanlar bu sıcaklarda kendilerine çok çok dikat ederler. Yemek bir şey değil ama susuzluk çok zor olacaktır.
Benden de niyetli olanlara soğuk bir tatlı seçeneği gelsin. Ev yapımı dondurma. Bloglarda görüyordum da en sonunda niyetlenip yaptım ben de. İlk denemelerimiz limonlu ve böğürtlenli dondurma. İlk olarak Devrim babadan salip istedik bize Kemeraltı'ndan alıverir mi diye.
"Tamam yarım kilo yeter mi" oldu yanıtı.
"Naptın dedim pahalıdır o. Sen az al deneyeceğiz zaten"
Gitmiş kilosunun 180 lira olduğuğu duyunca en az olan 50 gram alıp gelmiş.
Neyse gelelim tarifimize. 1 kilo süte bir çorba kaşığı salep, bir su bardağı şeker koydum. Önce sütü kaynatıp diğer malzemeleri ekledim.,.. 10 dakika kadar karıştırarak pişirdim. Arada karıştırarak soğuttuktan sonra malzemenin yarısına böğürtlen, yarısına limon suyu koydum. Limonluya ayrıca yarım çay kaşığı kadar zerdeçal ekledim ki renk versin. Limon yarımdı ama az gelmiş. Bir dahaki sefere keklere koyduğum aromadan eklemeyi planlıyorum.
Peki sonuç. Lezzet geçer not aldı. Ama kıvam satınlar gibi olmadı açıkcası.....

ek; gelen yorumlarla farkettim yazmamışım. Buzluğa attıktan sonra saat başı çıkartıp karıştırdım. 5 kez falandı sanırım.

30 Temmuz 2011 Cumartesi

Küçük dostlara su......

Günlerdir pek çok arkadaşımız zaten paylaşıyorlar. Ama bugün bu fotoğrafı çekince koymak istedim ben. Arı mutfak çeşmesine yapışmış su içmeye çalışıyorlar. Mutfakta çılışırken hep orada bir iki arı vardır zaten. Büyük şeylerle su koysak içine düşüyorlar. Küçük kapaklarla koyduk balkon masasına yine de mutfağımı terk etmiyorlar....

29 Temmuz 2011 Cuma

Örgücü ninemize büyük geçmiş olsun



Bizim küçük blog dünyamızın ninesi bu günlerde çok üzüntülü-sıkıntılı. Ben biraz geç duydum açıkcası. Örgücü Nine'nin eşi rahatsız ve hastanedeler şu anda. Banuca konuşmuş. Herkesi duasını bekliyor...

28 Temmuz 2011 Perşembe

açlığın gözleri

Birlleşmiş Milletler'in acil yardım çağrıları birkaç gündür sık sık basında yer alıyor. Bu fotoğraf ise cidden çarpıcı. 7 aylıkmış bu bebek. Annesi ile birlikte açlıktan kaçmaya çalışanlardan sadece biri. Ve onun gibi 12 milyona yakın insan....
Sacede susuzluk değil iç savaşlar da etken bu kıtlıkta. Pek çok yere El Kaide izin vermediği için girilemiyormuş. ABD faydalanacağı bir ülke oldu mu nasıl da gönderiyor topunu-tüfeğini. Yok güvenlikti, yok insanların canıydı diye. Ama işine yaramazsa o ülkenin toprakları görüldüğü gibi bebekler açlıktan kırılıyor resmen.




Geçenlerde Derya Sazak'ın bir yazısında vardı. BM Gıda ve Tarım Örgütü insanlığın büyük trajedisi karşısında 620 milyon dolarlık yardım çağrısında bulunuyor. Yunanistan'ı iflastan kurtarmak için sağlanan destek ise  159 milyar euro.

27 Temmuz 2011 Çarşamba

deniz atları...


Deniz atları çok ilginç hayvanlar. Bildiğim kadarıyla erkeklerin doğurduğu tek tür.
Çin tıbbında kullanıldığı içinde son yıllarda nüfusu giderek azalmakta olan bir canlı. Ben yıllar önce Kilyos'da görmüştüm. Üstelik de çok da derinde değil. Devrim'le ikimizin ne hoşuna gitmişti böyle bir canlıyla denizde tanışmak...

Artık beni izleyenler iyice öğrendiler. Benim oğluşların bilmediği hayvan kalmadı sanırım. Sayelerinde ben de epey bir bilgi sahibi oldum. Ada'nın doğum günü nedeniyle küçük konuklarım için deniz atları hazırlamaya karar verdim ben de. Aslında akıllarına gelip de istedikleri bir hayvan değildi ama ellerinde de yok. Yani plastikler içinde.
Neyse nette dolanırken denk geldiklerimden birinden kalıp çıkardım. Artık kumaşlarımla diktim. Ada, Deniz, Arif ve Onur'un bu deniz atları. Sevdiler mi kesinlikle.

26 Temmuz 2011 Salı

Ve Ada'ya bu yıl yaptığım doğum günü hediyesi.....

 Urla'da ilk tepkisi




Ada için geçen yıl balina dikmiştim. Bu yıl da Kemeraltı'nda dolanırken dev dinazor istedi. Elimde daha önceden pdf dosyası olarak bulduğum bir kalıp vardı.. Devrim babamızdan çıkış rica ettim elime küçücük bir şey getirdi. "Yok olmaz. Bu dinazor dev olacak" dedi. 3 farklı boyutta çıkış alıp gelmiş fotokopiciden.
Elimde olduğundan yeni polar almak itemedim. Dinazorum bu yüzden kareli kareli oldu. Çocuklar uyuduktan sonra geceleri hallettim ki süpriz olsun. Hatta Urla'ya giderken iyice paketleyip arabaya attım hediyeler verilene kadar hiç farkedemediler.
Resimlerden de görüldüğü gibi oldukça büyük (60 cm), göbekli bir dinomuz var şimdi. Ada öyle sevdi ki başka hiçbir oyuncağa, hediyeye bakmadı bile. Bir de "teşekkür ederim" diye boynuma sarılıp öpmesi yetti de arttı bana:))


NOT; Dinazorun pdf dosyasına google amcada arama yaparken denk gelmiştim. Linki elimde yok. Ama isteyenin mailine dosyası gönderebilirim. Milli Eğitim Bakanlığı'nın eğitim çalışması olan bir dosya.....

25 Temmuz 2011 Pazartesi

Hastaneden mektubunuz var

 

Nadire'den aynen......

 

Hastaneden Mektubunuz Var...

Bu mektup Behçet Uz Çocuk Hastalıkları Onkoloji Kliniğinde görev yapan yürekli hemşire Emine'den...

Ellerini yüzüne kapatmış,annesinin arkasına saklanıyordu odaya girdiğimde.Tam çıkıyordum az önceki mahçup delikanlının annesi hemşire hanım biraz önce kolidorda balon verdiğinizi gördü çocuğa bizimkine de verirmisiniz varsa dedi.
Bizim mahçup küçük prense baktım hadi atla bakalım dedim yataktan,tut elimi sana da balon bulalım bakalım varmıymış dedim.Tüm mahcubiyetini bir kenara atmış çocuk sevinciyle yanıma geldi.Elleri avucumun içinde kaybolacak kadar minikti ama hala mahcubiyetini koruyacak kadar mağrur bir kalbi vardı.Uzun kolidoru yürüdükten sonra labaratuvara girdik elime eldiven kutusundan bir tane eldiven aldım.Küçüğü sedyeye oturttum.Balonu şişirdim,şişirdim sanki balon büyüdükçe çocuğun sevinci de çoğalıcak sandım.Küçüğüm heyecanlıydı ve balon yapan bir hemşire görmediği için biraz da şaşkındı.
Eldiven balonun baş parmak dışındaki parmaklarını bağladım saçları oldu,kaş,göz yaratıcılığınıza kalmış artık,yüzünü de boyadım tamamdır..Balonu verdiğimde keşke ona sağlığınıda verebilseydim geriye diye düşündüm.Kolidorda elinde balonuyla koşarken havalanacak sandım bir an o kadar mutlu görünüyordu ki..Ona küçücük bir mutluluğu kısacık zaman diliminde de olsa yaşattığım için sevinmelimiydim yoksa gerçekleri bildiğim için üzüntüye mi kapılmalıydım.Tam bir duygu karmaşasıydı o an yaşadığım…
-Hemşire abla şu kabloları ve serumu biraz çıkartır mısın hem lavoboya gideyim hem de su alıp geliyim aşağı kantinden.Hayır dedim biraz sert bir ses tonuyla.Tedaviye ara veremeyiz ama başka bir çözüm bulabiliriz dedim.Hem senin yakınların nerde,kimsen yok mu dedim niye tek başınasın diye sordum.Var ablacım ama babam köyde çiftçi,annem de öldü babam köyden otobüse bindirdi tedaviye geldim beş günlük dedi.Ben ne diyeceğimi şaşırdım genç delikanlıya bakarken sorduğuma biraz da pişman bir biçimde kızdım kendime..
Odadan çıktım ve kantini aradım bir şişe su rica ettim su gelince tekrar küçük delikanlının odasına girdim.Al bakalım su işini hallettik diğerlerini de ayarlarız dedim.Teşekkür etti ve bir saniye hemşire abla dedi odadan çıkmama ramak kala.Döndüm cebinden bozuk paraları çıkartmıştı ve bir araya getirmeye çabalıyordu.Ellerini tuttum ve avcunu yumdum hadi suyunu iç dedim bu benden ve bir ihtiyacın olursa çekinmeden bana söyleyebilirsin dedim.Yüzü pembeleşmişti…
Bunları neden mi anlatıyorum.Hergün nicesini yaşadığımız belki de tanık olduğumuz-olamadığımız yaşanmışlıklar mümkün.Burda sizlere pratik yemek tarifleri,moda resimleri,gösterişli fotoğraflar,yazılar yazmak isterdim.Ama önümüz bayram ve Onkoloji de hayat başka bir akar.Sevinç balonlarını kucaklamayı bekleyen minik ama sevgi dolu kalpler sizlerden gelebilecek yardımları bekliyorlar.
........ Behçet Uz Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Onkoloji kliniğinde yatan ve tedavileri süren miniklerimiz için bayramın yaklaştığı şu günlerde sizde küçük bir sevinç yaşatmaya ne dersiniz..Şimdi sıra sizde..
...
Saygılarımla…

Sizler ne yapacağınızı biliyorsunuz!

24 Temmuz 2011 Pazar

Ada'nın doğum günü ikramları




Hindistancevizi dolgulu kurabiye...


125 g. margarin, yarım su bardağı yoğurt, 1 su bardağı zeytinyağı (ben yarım kullandım) 2 yumurta (birinin akı iç malzemeye) 1 su bardağı şeker, kabartma tozu, kakao, 1 su bardağı hindistan cevizi, az şeker
İlk kez yaptığım bir tarifti. Görüntüsünü beğenmedim ama lezzeti yerindeydi ve beğenildi. Hamuru yoğurdum. İç malzemesini de hazırladım. Küçük parçalar alıp yuvarlayarak içini oyur gibi yaptı. İç malzemeyi doldurup kapattım. Tarifi buradan aldım

Yanındaki fındıklı kurabiye. Tarif defterimdeydi. Nereden aldığımı hatırlamıyorum ama beğenmedim. Hiç vermiyorum o yüzden...





Susamlılar hazırdı.

Hazır kahveli kurabiye...

125 g. margarin, 1 çay bardağı pudra şekeri, yarım kabartma tozu, 1 yemek kaşığı kahve, vanilya.
Tüm malzeme karıştırılıp şekil veriliyor. Ben yassı olsun diye böyle yaptım. Benim için un kurabiyesinin tahtını sallayacak bir lezzet oldu.






Poğaça....
5 çay bardağı un, kabartma tozu, 1 çay bardağı zeytin yağı, 2 yumurta (sarısının biri üzerine), 1 çay bardağı yoğurt, tuz,1 çay bardağı şeker.
İç malzemesi tarifte kıymalıydı ben peynirli yaptım. Tarifi Dünya Fındık Lezzetleri diye bir kitabım var ondan aldım. Şeker miktarı dikkatinizi çekmiştir. Epey bir tat vermişti. Tuzlu bekleyenlere süpriz oldu. Ben de denemek istemiştim ama bu kadar şekerimsi tat hoşuma gitti diyemem....

Mercimek köftesi...

Kızkardeşim yaptı.
2 su bardağı mercimeği 6 su bardağı suda haşladı. İçine bulguru ekledi. Salça, limon, kavrulmuş soğan, maydanoz, karabiber ekleyip yoğurdu. 10 numara olmuştu açıkcası..

güzel gözlüm 10 yaşında


Güzel gözlüm bugün 07.40 itibariyle 10 yaşına girmiş bulunuyor. Kocaman oldu oğluşum artık.....


 Deniz sonrası meyve molası..


 Annem...Hiç sevmez fotoğraf çektirmeyi

Değişmez çaycımız....

Bu yıl doğum gününü Urla'da kutladık. Ramazana az kaldığı için yoğun bir düğün trafiği olunca dayılarımızın gelemeyeceği ortaya çıktı. Sadece Urla ekibi, annem, kardeşim gelecekti. Hadi dedik biz Urla'ya gidelim.
Saban erkenden çok sevdiğimiz Altınköy'e gittik denize. Annem de görsün istedik ki "bir daha buraya gelelim" diyerek sevindirdi bizi. Öğlene kadar bir güzel yüzdük, çocuklar oynadı.
Ardından dedemizin evine çevirdik rotamızı. Hava sıcak olduğu için pasta yapmadım taşırken haşadı çıkabilirdi. Biz de (ki çocuklar daha bir mutlu oldu) pasta dondurmalardan aldık. Ama mum yokmuş koca bir mumu sembolik olarak söndürdüler artık. Ben evden kurabiye, poğoçalarımı yaptım. Orada da kardeşim mercimek köftesi yaptı. Onların tarilerini de veririm kimi gerçekten sevildi çünkü....

22 Temmuz 2011 Cuma

bahçemin böğürtlenleriyle



Yazın kavurucu sıcakları tepemize binsede kış gelecek, kışlıkları da hazırlamak lazım bir taraftan. Çocuklar böğürtlen yemiyorlar ama reçelini seviyorlar. Ben de parça parça toplayıp reçel yapıyorum. Kışa afiyetle tüketir oğluşlarım artık....

21 Temmuz 2011 Perşembe

sıcak diye birşey olmasa.....

 Donmuş üzümlerimiz...




Ada'nın müsvette sepeti epey karışmış aradığını bulamayınca "düzeltmelisin" dedim. Abi  çalışırken Deniz oyun oynarsa kavga çıkar. O'na da bez verdim kitalığın tozunu aldı....



Ada'nın sözüdür. Hoşuna gitmezse ".....diye birşey olmasa" der hemen. Ben de "sıcak diye bir şey olmasa" diyorum artık. Gerçekten boğucu bir hava var. Ne sabahları uyanabiliyorum (malum sıcaklarda oksijen azalıyor uykumuzu alamıyoruz) ne ciddi bir işe el atabiliyorum. Geçen ölçtüm güneşte 50 dereceydi. Hadi biz yine kapalı çatımızın altındayız dışarıda çalışmak durumunda olanlar...
Çocuklarda bunaldı, Deniz'de isilikler başladı resmen. Eee çözüm üretmek lazım. Bizim leğenimiz devrede gün içinde. Görüldüğü gibi ne bulurlarsa atmışlar suyun içine. Bir de bahçemin kara  üzümlerini ayıklayıp dondurucuda beklettim. Ben severim zaten donmuş meyveyi çocuklar buna bayıldılar. Dün azıcık tattırdım. Sonra da "yarında yemek isteyen ayıklar ona göre" dedim. Bir güzel ayıkladılar.

20 Temmuz 2011 Çarşamba

Haydi bu bayram çocukları sevindirelim yeniden....

 

 Yeteneksizin'den aynen alınmıştır....

 

Bayramda Bir Çocuğu Sevindirmek...

Güzel gönüller yeni bir iş birliği yapalım mı? Ne dersiniz?
Daha önce Mutlu Olalım Projesi için çeşitli kampanyalarımız olmuştu. Yeni kampanyamız biraz daha farklı  ama her zamanki gibi esnek zamanlama ile yapılacak. 
Bildiğiniz gibi önümüzde Ramazan Bayramı var ve hastanede tedavi gören minik yüreklerimiz yataklarından ayrılamayacaklar. Bizlerse onlara bayramlık ciciler göndererek onların mutlu olmasını sağlamaya çalışacağız. İlla ki yeni kıyafetler almak zorunda değilsiniz. Çocuğunuzun küçülen yada hiç kullanmadığı kıyafetlerini de gönderebilirsiniz. Eğer ki; kullanılmış kıyafet gönderecekseniz bunların kullanılabilir, düzgün olmasına lütfen dikkat edelim. Çocuklarımıza giydiremeyeceğimiz şeyleri onlara göndermeyelim. Mümkünse temiz, ütülü ve kullanabilir olsun! 
Yaş, beden, ölçü gibi sıkıntımız yok. Çünkü, her yaştan çocuğumuz tedavi görüyor. Mutlu Olalım Projesi gönüllüleri, gönderilerinizi gruplayarak uygun kişilere dağıtıyor. Gözünüz arkada kalmasın..

(Gönderilerinizi Ptt Kargo ile yapabilirsiniz, adresin Yurtiçi kargo şubesi olması sizi şaşırtmasın)

Kargolarımızı göndereceğimiz adres:

Mutlu Olalım Projesi / Özlem Şengir
Yurtiçi Kargo Liman Şubesi

19 Temmuz 2011 Salı

kayısı çekirdeği zehirliymiş....


Dün çocuklar uyuduktan sonra Devrim'le birlikte House seyretmeye karar verdik. Yanımıza dondurmamızı da aldık. Ben dondurmaya tarçın ve badem koyarak yemeyi çok severim. Üstüne atıveririm öylece. Bu kez akşamüstü kırdığım kayısı çekirdeklerini kullandım. Bol kayısı çekirdeği az dondurma...Acımsı acımsı hoşuma gitti. 45 dakikalık diziyi seyredip kalkınca başım dönmeye, midem bulanmaya başladı. Sanki ayaklarımdaki güç kaybomuştu. Resmen denge kaybı başladı. Uzandım geçer diye.Olacak gibi değil daha da artınca kendimi kusyama zorladım.
Devrim hadi acile gidelim dedi ama ben "dalga geçerler kayısı çekirdeği için gidilirmi" deyip yattım. Bu arada aşırı şiddetli başağrısı da başladı. Kasıklarımda ağrı falan.... Sabaha şiddetli ağrı kaldı sadece. Bu durumda vakayı kusturmak iyiymiş ki bilmeden onu doğru yapmışım ben.
Sabah ilk iş meraktan internete baktım. Meğersem benim kayısı çekirdeği zehirli bir madde olan siyanid içeriyormuş. Ölüm vakaları falan yaşanmış. Burada, burada Özellikle çocuklar açısıdan risk varmış. Benim hiç bilmediğim bir konuydu iyiki çocuklarıma yedirmemişim bir daha da kırıp yenmesine izin vermem zaten. 

erikten muhabbetler-erik pestili




Dün suyunu yapmıştık pestili fotoğraflamak için tam kurumasını bekledim. Erik bol olunca posasını da değerlendirmenin tarifini bulunca pestil denemesine giriştim. Buradan aldım tarifi ama birebir uygulamadım. Pazardan almadığım için kaç kilo bilemiyorum ama oldukça fazlaydı eriğim. Oldukça büyük bir kovanın neredeyse tamamı doluydu.
Erikleri kaynattıktan sonra çok zedelemeden karıştırarak süzgüde suyunu süzdüm. Posalar ılıdıktan sonra da salça yapar gibi elimle bastıra bastına süzgüde (neredeyse sadece çekirdekler kaldı) posalarını çıkardım. İçine tarifte verilenden çok çok azşeker ve nişasta ekleyerek kaynattım. Temiz bir bezin üstüne yayarak kurutmaya bıraktım.
Buraya kadar sorun yok.Ama üstü kuruyup da ters çevirmem gerektiğinde parçalamadan bu işlemi yapamadım malesef. Zaten tarifte bu aşamad iki kişi olsa iyi olur diyordu.
Peki tadı....Ben çok sevdim ekşimsi olmuş. Hoş benim uyuz Denizim yine sevmedi. Doğal her şeye alerjisi var çocuğun.

18 Temmuz 2011 Pazartesi

erikten muhabbetler....

 Erikleri bahçede kaynattık, süzdük...


Erik suyunun arkasındakiler de pestil olmaktalar...

Urla'da bir erik ağacı var yeşilken inanılmaz ekşi oluyor ama kızarınca pek güzel. Meyvası da bir bol ki...Ben burada erik pestili tarifi görünce aklıma düşmüştü. Urla'dan koca bir kova erik topladık. Devrim'le birlikte bahçede bir güzel kaynattık. Bir litrelik kavanozlarla 7 tane erik suyu oldu.
Biz erikleri kaynatırken çok az su ekledik ki güzel olsun. Kaynadıktan sonra da yine azıcık şeker ekledik. Miktarı fazla olduğu için vakumlayarak şişeleri kapattık ki bozulmasın tüketene kadar.
Erik sularının arkasında da pestiller olmaktalar....

17 Temmuz 2011 Pazar

sıcak ve deniz



 babalar böyle zamanlar için vardır:!!!!!


Her zaman Kalemlik'i tercih eden biz bu kez Gümüldür Orman Kampı'na gittik. Annem zaman bulup nihayet ilk kez denize gelebildi biz de O'nun sevdiği yere kırdık dümenimizi.
Tesadüf kızkardeşimde annemdeydi cuma günü. Hadi dedik gidelim birlikte. Keyifli bir gün oldu. Tek bir aksilik yaşadık sadece. Erkenden birini gönderip 4 masa kapatmışlar. Ben de bunun olamayacağını belirtip görevlilere gidince masalardan birini aldık. Ben görevliyle masa taşırken  benim plaj çantası orada kalmış. Annem ve kızkardeşimde de aynısından vardı (geçen yıl duş perdesinden diktiklerim) Haliyle fearketmedim yokluğunu. İlk denize giriş çıkıştan sonra arayıverdim yok. Evde bırakmışsındır dediler. Öğleden sonra bir baktık çantadaki iki havlu ileride konmuş yere. Aradık falan ben epey yüksek sesle "alanı tahmin ediyordum haliyle" söylendim ama gerisi gelmedi malesef. Çantada yedek mayolar ve çocukların kıyafetleri vardı.
Adamdaki kine inanamadım ama. Sonuçta böyle yerlerde erken gelme esastır. Gelip masa kapatamazsın ki görevlilerde aynı şeyi söylediler. Aadm çantayı alıp ne yaptıysa artık. Bir de iki havluyu niye bıraktı, kullanacaklardı da biz mi farkettik ya da "bak sen masayı aldın biz de çantanı"mı dediler bilemiyorum.....

15 Temmuz 2011 Cuma

biz..dün.....

 Kuşlar sıcaktan sürekli süs havuzlarında su içiyorlar


 Deniz kuş kovalarken

 Anneanne ile en küçük torunun aşkı...



Vapur çalışırken en arkaya götürdüm çocukları. Ben en çok orayı severdim İstanbul'dayken. Motorun suyu hareket ettirmesine bayılırdım. Çocuklar da sevdiler..





Dün anemle birlikte kardeşime gittik. Evi Çiğli'de. Giderken metro ile gelirken vapurla dönmeye karar verdik. (Bizim evin konumu nedeniyle her iki toplu ulaşım aracını da kullanmıyoruz. Çiğli'ye de hep babamızla gitmiştik. Metroya birkez görsünler diye binmiştik. Vapur da sanırım öyleydi) Çocuklara değişik olsun dedik.
Metro istasyonunda pek bir coşkuluydu benimkiler. Onla çok farklı geldi. Önce ayakta etrafı seyrede seyrede başlayan yolculuk uzayınca sıkılmaya dönüştü. Teğzemizde bir güzel azdıktan sonra onları da alıp Kemeraltı'na gitmeye karar verdik. Vapur daha bir cezbetti üçünü de. Dalgalar vurdukça, su köpürdükçe coştular. Üçüne dikkat etmekten istediğim kareleri yakalayamadım malesef.
Meydanda da sürekli peşlerinde. Hem fotoğraf çekmeye çalışıyorum hem onları kaybetmemeye